Canan_klbkts arkadaşıma aramıza hoşgeldin diyor ve yeni bölümü beğeninize sunuyorum.. iyi okumalar...
İnsanın beyni kara kutu gibidir, en ücra ve en derin duyguları barındırır. Sevgi_öfke, günah_sevap, iyi ve kötü gibi saklı duygular çıplaklığı örten en gerçek giysidir. Aynada kendine baktığın da bile bu giysilerden biri olur korkak insanın üzerinde. Kendini tüm çıplaklığı ile görmek dehşete düşmüş gözlerin karanlık irislerini yansıtır. Hele bir de bu çıplaklığı sesli bir şekilde itiraf etmek, bazen insana verilen en büyük imtihandır.
Gulfem anamın gözlerinin içine bakamadan anlattığım çıplaklığım da benim bitmeyen imtihanimın sadece bir kısmıydı. Söylediklerimi sonuna kadar hiç kesmeden dinleyen kadına arada göz ucuyla bakabiliyordum. Herşeyi bekliyordum aslında,kızmasını, bağırıp çağırmasını hatta beni artık kızı olarak görmediğini söylemesini bile ama sessizliği korkutucuydu. Tüm hikaye bittiğinde bile sustu, sanki dakikalar uzadı onun suskunluğunda.
"bana bütün bunları neden şimdi anlattın? Neden bütün bunlar olurken değil,neden buraya ilk geldiğimde değil de şimdi?" Sesinin soğukluğu Gulfem anamdan ilk kez duyduğum bir tondaydı. Anlattıklarım hakkında birşey sormamıştı, neden bunları yaptın dememiş neden bana şimdi anlatıyorsun demişti.
Neden şimdi anlatmıştım, bunca zaman sustuktan sonra niye şimdi diye düşündüm.
"korkuyorum." işte cevap buydu. Bütün bu geçen zaman boyunca kaldırmadığım başımı, yerden kaldırdım ve Gulfem anamın tam gözlerinin içine bakarak yüksek sesle söyledim.
"korkuyorum,çünkü. Onun kaderinin de annesi gibi olmasından, üvey babasının elinde itilip kakılmasından korkuyorum. Çünkü bana birşey olursa eğer kimsesiz kalmasından korkuyorum"
İçimdeki tüm acıyı,sevgiyi,özlemi ve geçmişin bütün yükünü taşıyan bu sözler benim çıplaklığımdı, korkularım dile dökülüyordu. Beni aniden kendine çeken ve hep yaptığı gibi şefkatini benden hiç esirgemeyen kadının kollarındaydım şimdi. Ağaçtan düşmüş bir kız çocuğunun, acısına merhem olan bir annenin merhametiyle sardı. Kokusunu içime çekip, bu huzuru daha fazla tadabilmek için sokuldum, küçük bir kız çocuğu gibi bende, bu hayatta tek sığınabileceğim kadına sığındım.
O gece hiç konuşmadık, sessizce hazırlanan yemeği yedik. Sofrayı kaldırıp geri dönen Gulfem anam, bir kaç saat önce kalktığım kanepeye beni tekrar yatırdı. Yüzüme hiç bakmadığını fark ettiğim kadının üzerimi örterken elini tuttum. Yalvaran bakışlarımı görüp derin bir nefes aldı ve "yarın Zehra, tüm bunları yarın konuşuruz, şimdi dinlen biraz" dedi. Sonra da bu sabah uyuya kaldığı kanepeye gidip, üzerini örttü. Uyuyamayacaktı biliyorum, ama şimdi konuşmak da istemiyordu. Belki bana çok kızgındı, belkide bugün olanlar yine olur diye susuyordu. Tekrar sancılar başlar da çocuğa ve bana zarar verir diye susuyordu.
Bir kaç saat sonra Gulfem anam nihayet uykuya teslim olmuştu. Düzenli aldığı nefesten, ve artık yatakta dönmemesinden anlaşılıyordu. Ben ise karmakarışık duyguların esaretinde kalmıştım. Aklımda çözüme ulaşmamış sorular, sisli ve karanlık bir bir gelecek vardı. Kendimi düşünmeyi bırakalı yıllar olmuştu, her zaman başkalarının hayatını benimkinden daha önemli tutmuştum. Sonuca bakınca hâlâ iyi mi yoksa kötü mü yapmıştım bilmiyordum. Benim için farketmiyordu belki de ama artık fark etmesi gerekiyordu. Artık taşıdığım bu can için, onunda benim gibi ezilmemesi ve horlanmaması için dik durmam lazımdı. Artık en azından bebeğim kimsesiz kalmayacaktı, çünkü onu her zaman sevecek bir Gulfem anası ve bir sözü ile dağlara meydan okuyabilecek bir babası olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHRA*TAMAMLANDI*
Historical FictionHem öksüz hem yetim bir kızın kör gözlerde aradığı umutsuz aşkın hikâyesi.