CevahirCanbaar ve Asiruh11 arkadaşlarıma aramıza hızlı bir giriş yaptıklarından dolayı hoşgeldiniz diyorum. Ve bu bölümde yine Poyraz'la devam ediyorum.
Not: yeni bölüm salı günü.....
Bir buz dağı gibidir her yaşam, bir insanı tanımak için o dağın zirvesine çıkmak ve ardına bakmak gerekir. Eğer cesaretin yoksa, tek gördüğün keskin yamaçlarına vuran soğuk kar damlalarıdır. Ardındaki güzelliklerden habersiz, o dağın eteklerinde geçer yılların.
Sevda'yı ilk gördüğümde böyle hissetmiştim. Bal köpüğü saçları, yeşil gözlerine büyüleyici bir güzellik katmıştı. Beyaz ipekten elbisesi, ince ve zarif bedenindeki kıvrak hatları, bir erkek için nefes kesiciydi. Okulun son yılında, dersler hiç olmadığı kadar ağır ve zor olmuştu. Yurda istediğim gibi bir hakim olarak dönme hayallerime son bir yıl kalmıştı. İtiraf etmem gerekirse oraları, insanları, havasını ve evimi çok özlemiştim. Murat ise benim aksime rahat yaşadığı, bu hayatı çok seviyor ve yurda dönmeyi hiç istemiyordu. Zeki bir adamdı, hem derslerle çok ilgilenmez hemde her yılı iyi bir dereceyle bitirirdi. Bazı insanlar galiba doğuştan zeki ve şanslıydı. Her gece dışarı çıkıyor, sabaha kadar yiyip içip kızlarla eğleniyor, ama sabah okula yine zamanında geliyordu. Ona göre hayat her yönüyle yaşanmalıydı, bir daha bu yaşlarda ve bu kadar özgür olmayacaktık.
"hadi be oğlum, ne inat ettin biraz eğlenip döneceğiz ışte. Merak etme sen kül kedisine dönüşmeden eve geliriz" Murat yine en şirin haliyle karşımda, bana gece olacak bir partiye beraber gitmek için baskı yapıyordu. Her ne kadar hoşlanmadığımı söylesem de bu gece Murat'tan kurtuluş yoktu.
Değişik okullardan gelen farklı bir sürü genç, içki içip delice dans ediyordu. Tanıdığım bir kaç arkadaşla bir süre sohbet ettikten sonra bir köşeye çekilip onları izledim. Birbirine kur yapanlar, müzikle kendini dağıtmışlar, benim gibi asosyal olupta kenardan köşeden etrafı izleyenler ve gizli gizli flört edenler. Murat yine en gözde haliyle kızları etrafına toplamış, espiriler eşliğinde eğleniyordu. Elime aldığım bir bardak viskiyle, pencerenin kenarına gidip karanlıkta yanan ışıkların güzelliğine dalmıştım.
"merhaba, sende buraya zoraki gelenlerdensin galiba"
"pek sayılmaz, sadece bu tür ortamlara fazla alışık değilim"
"biliyorum" dedi ve gülümsedi.
"sen beni tanımıyor olabilirsin ama ben seni tanıyorum" şaşkınlığım onu daha da eğlendirmiş olacak ki bir kahkaha çıkıverdi dudaklarından."Öyle bakma falcı felan değilim sadece Murat'la istanbul dan arkadaşız. O senden bahsetmişti ama, resmi tanışma bu güne kısmetmiş" dedi ve narin elini uzatarak "ben Sevda, Poyraz Eroğlu seninle tanışmak çok güzel" diye ekledi.
Daha ilk tanıştığımız anda hayatımın iplerini ellerine vermiştim, hemde gönüllü ve divane bir halde. Ben deli esen bir poyrazken, Sevda rüzgarına fütursuzca kapılmıştım. O gece ve her günüm onunla güzelleşir, onu görmediğim nadir zamanlar bile kurak bir çöl olurdu. Artık hiç birşeyin bir önemi kalmamıştı, sadece onunla olmak, onu yaşamak ve onunla yaşlanmak istiyordum. Günler su gibi akıyordu, benim sınavlarım Sevda'nın defileleri başlamıştı. Sevda ünlü bir modacı olmak istiyordu, onun hayali kendi tasarladığı kıyafetlerin, podyumda boy göstermesiydi. Onu her konuda destekliyor ve elimden geldiği kadarıyla yanında oluyordum.
Sınav haftası başlamıştı, herkes hummalı bir çalışma evresine girmişti. Normalde kendimi odaya kapatıp,kitapların içinde kaybolan ben, tek düşündüğü sevdiği kız olan aptal bir aşık olmuştum. Derslere konsantre olamıyordum, Sevda çalışmaları olduğunu söyleyip, beni kendinden uzak tutuyordu. Artık eskisi kadar birlikte olmuyor, beraber vakit bile geçiremiyorduk. Ne zaman onu görmek istesem hep bir bahane buluyordu. Dört aylık mutlu ve tutkulu bir birlikteliğin ardından, nasıl bu kadar uzak ve mesafeli olduğumuzu anlayamıyordum. Bazen günlerce ondan haber alamazdım, kendimi küçük bir bebeğin annesine olan ihtiyacı gibi çaresiz ve zavallı hissederdim. Onsuz bir hayat düşünemiyor, kabuslarla dolu gecelerden çığlıklarla uyanıp, sabaha kadar onu düşünürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHRA*TAMAMLANDI*
Historical FictionHem öksüz hem yetim bir kızın kör gözlerde aradığı umutsuz aşkın hikâyesi.