Hepsigurp ve hsksjsjskshs arkaslarima aramıza hoşgeldiniz diyorum. Ve artık Zehra ile devam ediyorum......
Not: yeni bölüm cuma günü......
Kader ağlarını örerken,ne garip yöntemler kullanır. Bir örünceğin, birbirine bağladığı gibi değişik hayatlar görünmez bir iple bağlanır birbirine. Yollar kesişir, kaderler karışır, acılar ve seviçler ortak olur. Kimi kaderin ağına kurban olurken, kimisi de acımasız bir katil olarak rolünü oynar.
Gaziantep otogarına, oradan da Kilis ilçesinde gittim. Kaderime ortak olan Şahin de benimle birlikte artık sürükleniyordu, bu hayat yolculuğunda. Nazire halayı nasıl bulacaktım, nerede arayacaktım bilmiyordum. Akşam karanlığı çökmeden bulmak zorundaydım ve fazla zamanımda kalmamıştı. Otoların çıkışında simit satan yaşlı bir adama yaklaştım. Temiz yüzlü birine benzeyen adamın karşısına geçtim ve bir simit istedim. Parasını uzattığım sırada da "acaba bişey sorabilir miyim?" dedim.
"tabi kızım sor"
"burada bir akrabam var, ama onun evini bilmiyorum, Nazire diye bir kadın tanıyor musunuz? Buralarda sözü geçen ve varlıklı bir aile büyüğü olduğunu söylemişlerdi."
"sen galiba Nazire Özer'i arıyorsun, buralarda varlıklı bir iki aile vardır sadece çünkü" adamın sözleri içime bir huzur vermişti. Nazire halayı bu kadar çabuk bulmayı kesinlikle ummuyordum.
"evet, evet o olabilir. Evini tarif edebilir misiniz? Buraları hiç bilmiyorum." derken oldukça kibar davranmaya çalışıyordum. Madem bu civarın varlıklı ailelerinden biriydi, benimde dikkat çekmemek için iyi görünmem lazımdı. Yaşlı amca da yardımcı olmak için elinden geleni yapıyordu. Meydanda oyun oynayan bir çocuğu yanına çağırıp bana eve kadar eşlik etmesi için beraber gönderdi. En fazla on yaşlarında olan çocuk önde, kucağımda uyuyan bebekle ben arkasında fazla uzak olmayan eve kadar geldik. Fazla büyük olmamasına rağmen, geniş bir arazi üzerinde iki katlı ve gösterişli bir evin önünde durduk. Çocuk eliyle evi işaret ederek "burası abla" dedikten sonra koşarak yarım bıraktığı oyununa geri döndü. Bir süre nasıl karşılanacağımı bilmediğim evin önünde öylece durduktan sonra, içimden dualar ederek bahçe avlusuna girdim. Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı bir kaç defa çaldım. Kapıyı, uzun boylu, saçları tepede toplanmış, siyah puantiyerli, uzun elbise giyen ellili yaşlarda bir kadın açtı. Kahverengi gözleri ve sert bakışları, tepeden tırnağa beni süzdükten sonra gözlerime kilitlendi.
"kimi aradın"
"bee..n şey ben Zehra, Nazire hanıma gelmiştim. Yeğeni Hamza'nın kızıyım ben" dedim. Kadının gözlerinde bir anlık bir duygu geçişi oldu ama sonrasında yine soğuk tavrına geri döndü.
"ne istiyorsun" dediğinde, içimde büyük bir korku yükselmeye başladı.
"siz Nazire hala... yani şey hanım mısınız? " kaşları sanki olabilirmiş gibi daha da çatılan kadın başıyla onayladı sadece.
"ben, sizden yatacak bir yer ve bana verebileceğiniz bir iş istiyorum. İnanın başka bir çarem olsaydı sizi rahatsız etmezdim"
O an içinde bulunduğum bu çaresizlikten nefret etmiştim. Çocuğumla başımı sokacak bir yer ve bir lokma yemek için hiç tanımadığım bir kadına, kapı önünde yalvarıyordum. Evin içinden gelen sesle başımı yerden kaldırıp sesin sahibine baktım.
"kim gelmiş anne" kadın biraz kapıdan yana kayarak oğluna döndü.
"karın için bir yardımcı düşünüyordum bir süredir, bir kaç yere haber yollamıştım. Onlardan biri gelmiş, ama kucağında bir bebekle nasıl iş yapabilir ki?" Adam otuzlu yaşlarda ve annesine benzeyen bir yüz yapısına sahipti. Ama vicdanı annesinden daha büyük ve yufkaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHRA*TAMAMLANDI*
Historical FictionHem öksüz hem yetim bir kızın kör gözlerde aradığı umutsuz aşkın hikâyesi.