*5*

19.8K 701 7
                                    


Galatasaraylhanm desteklerin için teşekkürler. Arkadaşlar ben yazmaya yeni başladım ve bana destek olan tüm okurlara en azından buradan bir teşekkür göndermek istiyorum ......





Koca ninemin anlattığı bir masaldı, güzeller güzeli deniz kızı masalı. Aşkın zaman, yer, mevki tanımadığı imkansızı bile önemsemediği bir masaldı bu. Sevgisi için ömrünü feda eden, aşık olduğu adam için ölümü bile göze alan bir aşk. Bir ömür geçirmektense okyanusta, bir kaç gün geçirmek istemiş sevdiğinin aşk kokan kollarinda. Henüz sekiz yaşındaki bir kız çocuğu Zehra için ne kadar aptalca bir karardı deniz kızının yaptığı. Ama şimdiki Zehra değil bir kaç gün bir gün için bile verebilirdi ömrünü.

Artık ne gece kalmıştı uykudan esaret, ne gün kalmıştı hayallerden öte. Ah aşk, kendinden daha fazla düşünmek onu, bakışını, gülüşünü, ellerinin sıcaklığını gerçek olamayacak kadar güzel varlığını.

Beyaz zammak kokusu , dua olmuştu bu iki kelime dilimde artık. Bana söyledi o kelimeleri benim için söyledi bunu bilmek bile  yaz yağmuru gibi mutlu ediyor insanı. Onun karanlık dünyasına gönüllü mahkum olurdum seve seve.

"zehra kızım iyi misin? Zehra...." Gulfem anam kolumdan dürtene kadar dalıp kaldığım hayal dünyasında olduğumu bile anlamamıştım. " kusura bakma Gulfem ana dalmışım bir şey mi dedin?"  Panikle çıkan sesim onu biraz daha meraklandırmış olacak ki "ne oldu sana böyle kızım korkutma beni son zamanlarda aklın başında değil."
O kadar belli oluyor muydu acaba?
" Yok anam yok bişey valla yok, hem bişey olsa bile senden saklar mıyım hiç konuşacak başka kimsem yok zaten senden başka" diyerek Gulfem anaya sarıldım. Söylediğim doğruydu, ondan başka kimim vardı burada ki zaten. Hasta olduğumda başımda bekleyen, bana her konuda arka çıkan, yanımda olan öksüzlüğümü bana hissettirmeyen bir tek o vardı.

" tamam deli kız tamam şimdi biri görecek rezil olacağız koca koca kadınların şu haline bak diyecekler. Hadi sen biraz daha odun getir de ocağı söndürmeyelim." deyince kollarımı daha bir sıkı sardım ve sonrada ayrılıp odunluga doğru yola koyuldum. Odunluk konağın arkasında  ahırların yanındaydı. Büyük hanımın ve Alpaslan beyin en büyük zevkiydi at binmek, onun için geçen yıl aldıkları üç atları vardı.

Odunluk önünde duran el arabasını da alıp odunları içine doldurmaya başlamıştım. Ahırdan gelen sesler dikkatimi çekse de pek üstünde durmadım, bir an önce bu ıssız yerden uzaklaşmak istiyordum. Tam da bu sırada bir gürültü ve birinin acı dolu sesi geldi ahırdan. Etrafta kimse yoktu, tedirgin adımlarla ahıra yaklaştım ve kapıdan içeriye başımı uzattım. Yerde biri vardı ve atlar da tedirgin olduklarından huzursuz şekilde kişniyor, ve tepiniyordu.

İçeri koşar adım girdim ve yerde yatan kişiyi görünce bir çığlık attım.
"Poyraz beyim, Poyraz beyim ne oldu sana aç gözlerini yalvarıyorum aç gözlerini." diyerek yere çöktüm. Dikkatle başını dizlerimin üzerine koyarak yüzünü görebilmek için saçlarını titreyen ellerimle kenera çektim. Baygındı, gözleri kapalı yüzü kan içindeydi. Burnundan hala kan geliyordu ve ben o kadar panik olmuştum ki ne yapacağımı bilmiyordum.  Ani bir hareketle başımdaki yemeniyi çekip aldım ve Poyraz beyimin burnuna tuttum. Al kan güzel yüzünü boyarken, benim yüreğimi dağlıyordu. Yemeniyi kanı durdurması için burnunda tutarken, söz dinlemez asi saçlarına karışan, yerdeki samanları okşarcasına yavaş yavaş temizledim. O kadar güzeldi ki ona dokunmak, nefes alışlarını duymak, saçlarını okşamak tarifsiz bir mutluluktu.
" Sadık kahya ben size arka tarafın çitlerini tamir ettir demedim mi ? hala yapılmamış"

"Bugün hallolur hanımın sen merak etme, haber yolladım yanaşmalara gelirler birazdan"  birileri geliyor Allahım ben ne yapacağım şimdi yardım et bana. Sadık kahya ve büyük hanımın sesleri geliyordu beni burada görürlerse ne derim onlara. Gitmeliyim, beni kimse burada görmemeli, anlatamam ki ben derdimi.

Poyraz beyimin başını dikkatlice yere indirip, ahırda ki saman balyalarının arkasına kendimi attım. Büyük hanımın çığlığı yükseldi aynı anda, tam zamanında saklanmıştım.  "oğlum Poyraz'ım  ne oldu sana böyle, kahya yardım çağırın hemen, doktoru da arayın hadi çabuk" diye bağırıyordu büyük hanım bir yandan da benim gibi  Poyraz beyin başını dikkatlice dizlerine aldı.  Ana yüreği işte, evlat kaç yaşında olursa olsun gözünde her yardıma muhtaç birer çocuk kalıyor.

Sadık kahya yanında getirdiği iki yanaşma ile Poyraz beyi alıp konağa götürdüler. Saman yığınlarının ardında bir süre daha bekleyip, ortalarda kimselerin olmadığını anlayınca koşar adım odunluğa gidip, el arabasına koyduğum odunlarla Gulfem ananın yanına gittim.

"nerede kaldın kızım ateş dönmek üzere hadi"
" tamam anam geldim, kusura bakma ne olur ben hemen harlarım şimdi ateşi merak etme sen"  diyerek ateşin başına geçtim. Demekki Gulfem anam bir şey duymamıştı. Poyraz beyim nasıl oldu acaba çok merak ediyordum. Doktor gelmis miydi? kanamayı durdurabilmişler miydi? Sorabileceğim kimse yoktu. Ellerim hala titriyor, göz yaşları durmak bilmiyordu. "kızım ne oldu sana bir haller var sende " diyen Gulfem ananın sesiyle irkildim." Yok bir şey anam duman gözlerimi yaktı ondan "  pek inanmamıştı ama üstüme gelmek de istememişti. Tekrar çamaşırın başına geçmişti.

Saatler gün olmuştu sanki ilk kez bir an önce içeri girmek istiyordum. Mutfakta en azından konakta olan biteni gelip aktaran Gül vardı. Sonunda kalan son çamaşırları da asar asmaz mutfağa koştum. Emine ana ve Gül tam da tahmin ettiğim gibi konak ve olanlar ile ilgili konuşuyordu."Demiştim iste ben sana burnu kırılmış, hem doktor kafasında bişey yok merak etmeyin demiş."

"Büyük hanımın hali daha kötüdür şimdi nasıl üstünde titriyordu vah vah"  konuşmalar ben içeriye girince durmuştu, normalde ne konuştuklarını hiç merak etmezdim ama konu Poyraz beyimin durumuydu. " hayırdır kötü bişey mi oldu " diyerek söze girdim.
"Aman bunun biseyden haberi yok mu? Kızım konak yıkıldı be nerede yaşıyorsun sen ? dedi dalga geçerek.
"Neden ne oldu ki "

"Ne olmadı ki, Poyraz beyim ahırda kaza geçirmiş, at kafasıyla burnuna vurmuş Allahtan çok önemli birşeyi yokmuş" sanki  sabahtan beri kalbimin üstünde koca koca kayalar varmış da  şimdi kalkmıştı. Derin bir nefes aldım sonunda, Allahım sana çok şükür dedim içimden, o iyiydi. Gül, hâlâ anlatmalara doymamış gibi susmak bilmiyordu ve ben ilk kez onu bu kadar canı yürekten dinliyordum.
"Doktor  dedi ki hem başını yüksek tutmak hem de burnuna tampon yapmak ve kanın daha fazla akmasını engellemek çok iyi olmuş."

İşte tam da o an beynime bir şimşek çakmıştı. Annemin yemenisi ,  ben annemin tek hatırasını kaybetmiştim. Bana kalan tek hazinem artık yoktu. Poyraz beyin üzerinde kalmıştı. Ben annemin son hatırasına sahip çıkamamıştım. İkinci şimşek daha da ağır gelmişti ya o yemeninin benim olduğunu anlarlarsa , beynimin içinde durmadan cevapsız sorular yükseliyordu. Her soru bir diğerinden daha fazla dehşete düşünüyordu.

Ben şimdi ne yapacağım?....

ZEHRA*TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin