Selam arkadaşlar öncelikle aramıza giriş yapan miss-parker 'e hoşgeldin diyor ve GLTENKL arkadaşıma da tekrar hoşgeldin diyorum. İyi okumalar........Hayatım, avuçlarım da tutmaya çalıştığım su gibiydi. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, ne kadar çabalarsam çabalayayım hayatım yine de avuçlarımın arasından akıp gidiyordu. Damla damla akan hayatım, bir çamur yığınına dönüşüyordu. Ve benim elimden izlemekten başka bişey gelmiyordu. Kazım'ın kapıya vurduğu her yumrukta, menteşelerin çatırdayan sesi gibi hayatımında, temelleri daha yapılmadan çatlamaya başlamıştı bile.
Cezveyi ocaktan kaldırıp, kaderimle yüzleşmek için salona adım attığım da, Kazım kızarmış gözlerini, yırtıcı bir hayvanın avına odaklaması gibi bana odaklamıştı.
"kim?...kim bu adam?... söyleseneee laann ?" Delirmiş gibi üzerime gelen Kazım'ın beni omuzlarımdan tuttuğu gibi duvara vurması bir saniye bile sürmemişti. Tekrar tekrar aldığım darbeler, vücudumda çürükler, kemiklerim de çatlaklar oluştururken, başıma aldığım darbe gözlerimin kararmasına sebep olmuştu. Bütün gücüyle beni duvara son bir kez daha vurduktan sonra saçlarımı ellerine dolayıp, salona kadar sürükledi.
"söyleyeceksin Zehra bana o adamın adını söylemeden sana ölüm yok. Duydun mu beni? yalvaracaksın ama o ismi almadan seni öldürmeyeceğim"
Kazım ya bilerek ağır ağır konuşuyor, yada benim beynimde bir kaç hücre yok olmuştu ki ben her şeyi ağır çekimde duyuyordum. Her kelimenin üstüne basa basa söylüyor, dişlerinin gıcırdayan sesini çınlayan kulağıma rağmen duyuyordum.
Annelik bu muydu? bilmiyorum ama o an tek korkum karnımdaki cana bişey olmamasıydı. Ellerim istemsiz olarak karnıma gittiğinde, aklıma gördüğüm rüya gelmişti. Merak etme anne az kaldı, biraz daha dayan diyordu kuyunun başında duran bir çocuk. Kazım'ın ateş saçan gözleri, karnımın üzerinde duran ellerime gittiğinde, öfkesi önüne geçilmez olmuştu. Son hatırladığım şey yerde cenin pozisyonun da ellerim karnımda, Kazım'ın ettiği küfürler ve aldığım üst üste darbeler olmuştu.
Ne olmuştu, ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum. Başım ağrıyor, ve gözlerim açılmıyordu. Bebeğim!! O an aklıma gelen son şey oydu, ona bişey olmasın Allahım diye yavlardığım dehşet dolu anlardı tek hatırladığım. Elimi karnımın üzerine koymak istedim olmuyordu. Sanki vücudum irademin emrinde değildi. Gözümü açmak için zorladım kendimi, karanlık vardı sadece ve uzaklardan gelen kurt sesleri. Rüya mı görüyordum yine, bilmiyordum, burnuma hayvan dışkısı kokuları geliyordu. Ellerimi oynatmayı denedim yine, tüm gücümle çekmeye çalıştım kendime olmadı, ama bu kez bileklerim ağırıyordu, ellerim bağlanmış mıydı? Kuruyan boğazımı bir kaç kez yutkunarak açmaya çalıştım. "kimse yok mu? nerdeyim ben? sesimi duyan yok mu?" Sesim bana bile bir yabancının sesi gibi geliyordu, sanki ben konuşmuyordum da bir kedi miyavlıyor gibi cılız bir sesti. Ellerimden umudu kesince ayaklarıma bütün gücü vermeye çalıştım, belki kalkabilirsem nerede olduğumu anlayabilirdim. Ama onlarda hissettiğim tek şey karıncalanma oldu. Korkuyordum bu bir rüya değildi, nerdeydim, buraya nasıl gelmiştim bilmiyordum.
Kazım...
Zaman geçtikçe kafamda parçalar birleşiyordu. Burası ev değildi, karanlık ve pis kokulu bir yerdeydim. Ben bayıldıktan sonra buraya getirmiş olmalıydı. Gözlerinde gördüğüm vahşilik, aklıma geldikçe iliklerime kadar kanımı donduruyordu. Sesi kulaklarımda çınlıyordu. Ölmeyeceksin o adamın adını söylemeden sana ölüm yok Zehra
Söyleyemezdim, benim hayatım zaten bitmişti onunkini de bitiremezdim. Kara bir bulut gibi mutluluğunu gölgeleyemezdim. Bu olanlarda belki benden daha masumdu ama bebeğim ondan bile daha masum. Kazım durmayacaktı, ama Poyraz beyime bişey yapamazdı değil mi? Buna cüret edemezdi. Ama ne olacağı da belli olmazdı, insanoğlu tuhaftır, daha dün Kazım'ın da benim gibi olduğunu düşünürken şimdi neler yaşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHRA*TAMAMLANDI*
Historical FictionHem öksüz hem yetim bir kızın kör gözlerde aradığı umutsuz aşkın hikâyesi.