"Vazgeçtim.Çay içmeyeceğim"diyerek kadına doğru hafif eğildim.
Ardından masama doğru giderken peşimden geliyordu hissediyordum.
"Aaa.Yapma böyle Mi-Young.Altı üstü seninle bir çay içmek istiyorum"
Masaya oturarak ona bakmamaya çalışıyordum.
Bana burada zarar vermeye kalkışırsa ben ne yapacaktım?
-Geçmişten bir kesit-
"Teşekkür ederim"diyerek eğildim Woo Jin'e doğru.
"Önemli değil"diyerek elini saçıma daldırmış ve bozmuştu.
Ardından gülmüştü.Gülerek elini saçımdan çektim bende.
Woo Jin bizim bir sınıf üstümüzde okulun popüler çocuklarındandı.Benimde çocukluk arkadaşımdı.
Ama daha sonrasında aramız açılmıştı.Çünkü ailesi başka bir yere taşınmıştı.
Elimdeki notlara gülümseyerek baktım.Bir daha.Bu matematik notları çok işime yarayacaktı.
Koşarak sınıfa çıktım.Öğretmen daha yeni girmişti.
Özür dileyerek sırama geçtim.
Ders kitabımı çıkarttım.Notları açtım.Woo Jin'den aldığım notları incelerken aynı zamanda tahtaya yazılanları deftere geçiriyordum.
Ders boyunca not almıştım.Beynimin alev aldığını hissedebiliyordum.
Su döksek sönmeyecek bir alev hemde.
Çıkış zili çaldığında herkes gitmiş bir ben kalmıştım sınıfta.
Son cümleyi de deftere geçirdiğimde derin bir 'oh!'çektim.
Yavaş hareketlerle çantamı toparlarken sınıfa Joon Seo girdi.
Joon Seo bana takıktı.Biliyordum.Nerede görse arkamdan ıslık bile çalardı.
Bana bakarak çarpıkça gülümsedi.O an korkarak hareketlerimi hızlandırdım.
Bana doğru geliyordu.
Çantamı hızla omzuma takarak yanından geçeceğim sırada sertçe kolumdan tutarak beni sıraların arkasındaki dolaba doğru fırlattı.Dengemi kaybettiğimden sertçe dolaba çarpmıştım.
Çantam kolumdan düşmüş gözlerim dolmuştu.
Yerde daha da geri giderek dolaba yapıştım.
Korkudan titriyordum.
"O çocukla ne halt ediyordun!"diye bağırmasıyla sesi sınıfta yankılandı.
"Woo Jin piçinin düşmanım olduğunu bilmiyor muydun?"
Ses tellerini yırtarcasına bağırıyordu.
Cidden duyan kimse yok muydu?
Biri bana yardım etmeliydi?
"Ne demeye onunla fingirdeşiyordun söyle!"gittikçe daha da yükselen sesi ağlama isteğimi daha zirveye çıkartıyordu.
Birden yere eğilip kollarımı tuttu.
"Fingirdeşeceksen benimle fingirdeş"
Ruh hastasının tekiydi.
Boğazım yırtılırcasına bağırdım.Hemde ondan kurtulmaya çalışıyordum.
Bana doğru eğildiğinde hızla elimle ağzımı kapattım.Hüngür hüngür ağlarken birilerinin gelmesi için dua ediyordum.
Beni sertçe dolaba yapıştırdı bir kere daha.Canım yanmıştı.
"Bir daha etrafında birilerini görmeyeceğim!"diyerek ayağa kalktı ve hızla sınıfı terk etti.
Derin derin nefesler alarak ağlamaya başladım.Gittikçe ağlamam şiddetleniyordu.
"Ruh hastası!"diye bağırdım.
-Günümüze dönüş-
Yanımdaki sandalyeyi sertçe çekip oturunca titredim.
Masaya ellerimi koymuş parmaklarımla oynuyordum.
"Mi-Young"diyerek öndeki saçımı kulağımın arkasına sıkıştıracaktı ki bağırdım.
"Dokunma bana!"
Gülmeye başladı.
O sırada zil çaldı.Yavaş yavaş kantin doluyordu.Bu beni rahatlatıyordu.
"Benim hırçın kızım"
"Benimle doğru konuş!"dememle aniden bana baktı sinirli ifadesiyle.
"Bak sen!Senin dilin fazla mı uzadı ne?"
O sırada kantine giren Jimin ve Jungkook görüş alanıma girmişti.
Hatta Jimin ile göz göze gelmiştik.Gözleri yanımdaki çocuğa kaymıştı.
Ayağa kalktım.Biraz sert kalkmış olmalıyım ki çıkan ses ile herkes bize döndü. Joon Seo aniden eliyle kolumu kavrayıp yanına geri oturttu.
"Senin dizginlemenin vakti geldi"
Sesini biraz yükseltmesinden dolayı çoğu gözler üzerimizdeydi.
"Bırak beni!"diyerek bende sesimi yükseltiyordum ki yanımdaki bedenine atılan yumruk ile çığlık atmıştım.
Yumruğun sahibinin Jimin olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi...
Yazar çıldırıyordu.JİMİNSHİİİ YUMRUK ATTI LAĞN!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence||Park Jimin ✓
FanfictionHıçkırdım. "Ben hiçbir şey yapmadım"diye fısıldadım. "Kalbin çok güzel"diye fısıldadı o da kulaklarıma. "Bu güzel kalbini kimsenin kirletmesine izin verme" Omzundan çekilip yüzüne baktım.Gözlerimin içine o kadar yoğun bakıyordu ki kaybolmamak mümkün...