"Jiminciğim annenler nasıllar?"derken gülümseyen anneme ardından da karşımda oturan Jimin'e baktım.
"Bilmiyorum"diyerek acıyla gülümsedi.Sanırım artık onu tanıyordum.Mimiklerinin ne anlama geldiğini ezberlemiştim.
"Nasıl?"
"Jimin benim üvey oğlum"
Bütün gözler babamın ortağına dönmüştü.
"Eski eşimle çocuğumuz olmadı"diyerek gözlerini hepimizde gezdirdi.Ardından gülerek elini Jimin'in omzuna koydu.
"Ama bu kereta öz oğlum gibidir"derken arada Jimin'e bakıyordu.
Jimin'in omzuna attığı ellerinin parmak boğumlarının beyazlaması gözüme takılmıştı.Bu adam neden Jimin'in omzunu sıkıyordu ki?
Jimin ise yapmacık bir gülüş sergilemiş ardından yemeğine dönmüştü.Gözlerim adamın omzundaki eli ve Jimin'in yüzünde gidip gelirken Jimin kafasını kaldırıp yüzüme baktı.
Göz göze geldiğimizde bir süre ikimizde gözlerimizi çekmemiştik.Annesi ve babasını bilmiyordu.İçinde yaralı bir çocuk vardı.
Onu alıp göğsümde saklama,yaralarını sarma isteği de neyin nesiydi böyle?
Jimin kaşığı bırakarak babamın ortağının elini tutmuş ve omzundan indirmişti.Herkes yemeğindeyken bu bir benim dikkatimi çekmişti.
"Kafan nasıl oldu?"diyen babama baktım.Bu sefer tüm gözler benim üzerimdeydi.
"Biraz daha iyi"
Çarptığım yer sızlıyordu.Belki Jimin buzla müdahale etmeseydi şişebilirdi.
"Dikkatli olmalısın"
Ses Jaehyun beyden çıkmıştı.
"Yaralanmanı istemeyiz değil mi?"diyerek gülümsemişti.Bende gülümsedim.
Gün geçtikçe beni daha da ürkütüyordu bu herif.
Herkes tekrar yemeğe dönerken Jimin bakışlarını hala Jaehyun'dan çekmemişti.Sert bakıyordu sanki.
Ardından kafasını benim tarafıma çevirince fark etmesin diye yemeğe dönmüştüm.
Gergin geçen yemeğin ardından herkes oturma odasına geçmişti.Bende bulaşıkları yıkıyordum.
Önüme gelen saçlar bana engel oluyordu ve terlememi sağlıyordu.Kafamı sallayarak saçlarımı savuşturdum.Ama alnıma yapışan küçük saçlar bile rahatsız ediyordu.
"Ah Tanrım!"diyerek kafamı yukarıya kaldırdım.Yalancı ağlama sesi çıkartarak saçlarımı tekrar savuşturdum.
Boşa cebelleştiğimi anladığımda ofladım.Cidden ellerimi yıkayıp bağlaması çok zor geliyordu.
"Tokan nerede?"diyen sesle ödüm patlamıştı.
Kafamı çevirip baktığımda kapı pervazına yaslanmış ellerini göğsünde bağlamış bir Jimin beklemiyordum.
"Ne zamandır oradasın?Korkuttun"dememle sırıtmıştı.
"Saçlarınla çocuk gibi cebelleştiğinden beri"
Yanıma doğru adımladığında gerilmiştim.Tokam ön cebimdeydi.Ellerini pantolonumun cebine sokup tokayı mı çıkartacaktı şimdi?
"Toka?"
"Cebimde"diye yanıtladım.Pis pis sırıtarak "arka cebinde mi?"demişti.
Gözlerimi devirdim.Sapık herifin tekiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence||Park Jimin ✓
FanfictionHıçkırdım. "Ben hiçbir şey yapmadım"diye fısıldadım. "Kalbin çok güzel"diye fısıldadı o da kulaklarıma. "Bu güzel kalbini kimsenin kirletmesine izin verme" Omzundan çekilip yüzüne baktım.Gözlerimin içine o kadar yoğun bakıyordu ki kaybolmamak mümkün...