17. BÖLÜM

2.7K 159 36
                                    

Kıpırdamadan Jimin'i izliyordum. Canımın acısından hiçbir şeyi düşünemiyordum ki. Zaten kalpsizim. Daha ne olsun ki?

Jimin öylece babasına bakıyorken, babası bana öldürecek gibi bakıyordu. "Bu kız, Hye Su değil mi? Ne işi var burada?"dedi dişlerinin arasından. Hemen ardından öyle birşey söyledi ki donudum kaldım.

"Yatak, kan. İkinizde yataktasınız... Jimin ne oldu burada?"

Bunu dediğine inanamıyordum. Tüylerim diken diken olurken Jimin'e baktım. O benden daha büyük bir şoka girmişti. "Sen ne dediğinin farkında mısın baba? İma ettiğin şey ile alakası yok,"dedi doğrulurken.

Babası direkt bağırdı. "Seni ve yaptığın bu iğrençliği evimde görmek istemiyorum! Def ol!"dediğinde dudaklarımı ıslattım. Kısık bir sesle konuşmaya başladım. "Y-yarala..."dediğim an Jimin beni susturdu. Sanırım gerçekleri söylememizi istemiyordu.

İyi ama neden? Böyle bir durumda babası nasıl fark etmez ki bizi? Öğrendiğinde... Ah! Nasıl bir çıkmaz bu?

"Baba dinle bizi. Düşündüğün gibi değil. Öyle bir adiliği asla meslektaşıma yapmam, yapamam."dediğinde babası alay ile güldü ve elleri ile yatağı gösterdi. "Bu ne o zaman?! Herşeyin kanıtı değil mi?"dediğinde daha fazla bunu kendime yediremedim ve son gücümle bağırdım. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Yaralıyım be adam! Jimin kolumu dikti! Oldu mu?"dediğimde son gücümü de kullandığım için mahvolmuştum. Hemen derin nefesler almaya başladım.

"Yaralandın mı?"deyince alayla gülümsedim. Kolumun acısına rağmen bu kadar güçlü olabildiğim için kendime teşekkür ediyorum.

"Her ne haltsa! Def olun evimden!"diye tekrar bizi kovduğunda, Jimin çabalamayı kesmiş, yavaşça bana yönelmişti. Kulağıma fısıldadı. Ilık nefesi tenime çarptığında gözlerimi kapattım. "Gidiyoruz, bu adamın saçmalıklarına daha fazla katlanamam. Gerçeği biz biliyoruz, gerisi mühim değil,"dedi ve yavaşça beni kucağına alınca inledi. Bacağı acıyor olmalıydı.

Beraber yataktan çıktık. Beni yere indirdiğinde kol çantamı kavradım tek elim ile. Tek el ile yırtık ve kan olan tişörtümü içine koydum, hemen ardından diğer eşyalarımı. Sonrasında da Jimin'e baktım. O da toplanmıştı. Cebime uzandı ve ağrı kesiciyi cebime koyup bana göz kırptı.

Beraber babasına sinirle bakarak odasından çıktık. Hiç beklemeden evden de ayrıldıktan sonra dışarı çıktık ve park halindeki arabasına yöneldik. İçine girdiğimde ikimizde arka koltuğa oturmuş, kapıları da kilitlemiş, birbirimize bakıyorduk.

Ona baktığımda bakışlarım mahcup kokuyordu. "Şey, ben bir kez daha teşekkür ederim. Her şey için. Ama unutmadım, bu dikişin intikamını alacağım."dediğimde güldü.

"Tamam. Alırsın. Ama ilk önce şu anı düşünelim. Yarın için rapor alacağım ikimize. Sonra da kalacak bir yer bulmamız gerekiyor,"dediğinde aklıma Jin'in bana vasiyet olarak verdiği köşkü geldi.

"Aslında kalacak yer var. Jin bana vasiyet olarak köşkünü bırakmıştı. Oraya gidebiliriz. Bir kaç günü orada geçirip hastaneye geri döneriz."dediğimde Jimin bana gülümseyerek baktı. "Peki, oraya gideriz."dediğinde cümlenin içinde ki biz eki kalbime dokundu.

O iyi biriydi. Kalbi güzeldi. Ben neden ona düşmandım? Ya da öyle olduğumu sanıyordum. Ondan nefret edemiyorum. Neden? Ona baktığımda sarılasım geliyor. Çünkü bana gerçek anlamda sarılan tek kişi oydu. Bilmiyorum. Jimin'e karşı hislerim değişiyordu. Engel olamıyordum. Engel olamamı gerektirecek bir durumda yoktu zaten.
Ama bana yaptıkları için intikam alacaktım. Bu kesindi. Bu oyunun kazananı da ben olacaktım. Ama şuan bu lanet durumdan kurtulmamız gerekiyor.

𝐊𝐚𝐥𝐛𝐢𝐦𝐢𝐧 𝐃𝐨𝐤𝐭𝐨𝐫𝐮 ❆ 𝑃𝐽𝑀✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin