Beynim, aklım, kalbim, zihnim, mantığım, her şey ama her şey devre dışı kalmıştı. O şuan beni izliyordu. Jimin beni izliyor. Öyle kırık bakıyor ki gözleri, taş olsam kırılırdım bakışlarının kırıklığı yüzünden.
Sözlerimi bitirdim ve arkamda beni hayranlıkla izleyen Jungkook ve Taehyung ile göz göze geldim. Mikrofonu hala elimde tutuyordum, ama tutan parmaklarımı hissetmiyordum.
Sonra benim gözlerim doldu ve, "O... Jimin... Burada."dediğimde ikisinin de yüz ifadesi değişti. Kaşları çatıldı. Herkes merakla bize bakıyordu. Ama herkes umrumda bile değildi.
Jungkook ve Taehyung'a onun resmini göstermiştim. Beraber çekilmiştik. O yüzden gördüklerinde tanırlardı. Jungkook gösterdiğim yere baktı. Tae ise mikrofonu alıp çevredekilere konserin bittiğini ilan ediyordu.
Bense... Bense ona bakıyordum. Gözlerimden boncuk boncuk özgürlüğünü ilan eden gözyaşlarımı izliyordu kırık bakışlarıyla. Jungkook yanıma geldiğinde baktığım yere bakıyordu. Kaşları daha da çatıldı ve bana döndü.
"Hye Su, orada kimse yok?"dediğinde, size yemin ederim beynimden geldiğini düşündüğüm bir uğultu geldi. Gözlerimi acıyla kapattım, açtım.
Oradaydı!
Döndüm ve kırmızıya dönen gözlerimle Jungkook'a baktım. "Orada görmüyor musun?"dediğimde tekrar kafamı çevirdim ve onun olduğu yere baktım. Hala oradaydı!
Bana bakıp tebessüm ediyordu.
Jungkook beni kendine çekti. Kalabalık dağılmıştı. Başım onun göğsüne girdiğinde ellerim göğsünün üzerinde çaresizce duruyordu.
"Hye Su... O burada yok. Yanlış gördün, ya da benzettin. Unuttun mu sen onu terk etmiştin. Hem, senin burada, bu konserde olacağını bilmiyor bile. Göz yanılması oldu sanırım."dediğinde hıçkırdım.
"Hayır! Oradaydı! Bana bakıp gülümsedi gördüm!"diye yakındığımda Jungkook beni kendinden ayırdı. Parmağıyla onun olduğu yeri gösterdi. "Bak şimdi oraya."dediğinde baktım.
Yoktu...
Sonra hızla kafamı çevirdim. "Hayır... Hayır olamaz. Ben delirmiş olamam. Hayır!"diye bağırdım ellerimle başımı tutarken. Taehyung beni kollarımdan tuttu.
"Hye Su! Hye Su kendine gel!"
Ve Jimin gelir aklıma.
Tae beni kolunun altına aldı ve buradan çıkardı. Jungkook sahnede kalmıştı ama neden gelmediğini bilmiyorum. Ben ağlamaya devam ederken çoktan arabaya binmiştik. Ben her zamanki gibi arka koltuğa oturdum. Tae sürücü koltuğunda oturdu ve arabayı çalıştırdı.
"Neden Jungkook'u beklemedin?"dedim burnumu çekerek.
"Gelir o. Önemli olan sensin şuan."dediğinde başımı eğdim ve parmaklarımla oynamaya başladım.
Ben gördüm onu. Yemin ederim gördüm. Oradaydı. Saçlarını boyamıştı sadece. Siyahtı. Bakışlarından tanırım onu ben. Gözlerindeki ışıktan bilirim, karanlıktan aydınlığa çıkaran gözlerini. Küçük ellerini biliyorum. Tebessüm ederken genişleyen kalın dudaklarının yumuşaklığına kadar biliyorum. Oradaki Jimin'di. Ben delirmedim. Hayır delirmedim. Gördüm yemin ederim...
![](https://img.wattpad.com/cover/177677950-288-k846079.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐊𝐚𝐥𝐛𝐢𝐦𝐢𝐧 𝐃𝐨𝐤𝐭𝐨𝐫𝐮 ❆ 𝑃𝐽𝑀✓
FanfictionBeyaz, narkoz kokan hastane koridorunun tam ortasında. Sızım sızım sızlayan geçmişin iltihaplı yaraları inliyordu. Geçmişinin pranga vurduğu bileklerinde, kelepçeleri küf tutmuştu. Yosunların su ile seviştiği saklı bir kutuydu Park Jimin ve Hye S...