Saat: 00.52
Bir saat önce, Park Jimin doğdu.
İyi ki.♫ LP - Lost On You
♫ ZAYN ft. Sia - Dusk Till DawnHislerim, kalbimi birer birer iğnelerken, adeta hepsine köle oluyordum. Ellerim bağlanmıştı ve olduğum yere çakılmış gibiydim.
İçinde bulunduğum ortamın havası beni deli gibi boğmaya başlamıştı. Gece sanki üzerime ateş toplarını yağdırıyordu. Gecenin içinde siyaha siyah kaybolur gibiydim.
Ne olduğunu anlayamıyordum. Görüntüleri kaçıncı kez izlediğimi de kestiremiyordum. Henüz ağladığımı bile bilmiyordum.
Nefes almakta güçlük çektiğimi de.Bir kez daha görüntüleri izlemek isteyecekken, Jimin'in arkamdaki Jungkook'a bakması ile sol el bileğimi saran uzun ve benim aksime sıcak parmaklar, beni bu berbat andan çekip çıkarmak için geriye doğru hızla sürükledi.
Oksijeni hissettiğim an bacaklarımın bağı çözülmüş gibi, beyaz kulübe duvarına sırtımı yaslayıp avuçlarımı duvara yasladım. Tırnaklarımı geçirmeye başladığım an, delirmemek için kendimi tutmaya çalışıyordum ve bunu yapmak için çok fazla çaba sarf ettiğimi anlamam uzun sürmedi.
Dişlerimi sıkıyordum ve bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Jungkook sadece bana bakıp sakinleşmemi bekliyordu.
Kendime karşı koymakta çok fazla zorluk yaşıyordum. Boğazımı yırtmak ister gibi bağırmak istiyordum.
Ayağımdaki siyah botların topuklarının olmasını çok isterdim, sert adımlarımı çevre duysun isterdim fakat bu olmadan da yapabilirdim.
Kimse umrumda olmadı ve sert, hızlı adımlarla hastane girişine doğru yürümeye başladım."Hye Su!"diye arkamda bağıran Jungkook da dahil kimse beni durduramayacaktı.
Gözlerimden akan soğuk gözyaşlarını elimin tersi ile sildim ve burnumu çekerek duruşumu dikleştirdim. Sert adımlarla her şeyi başlatan kara deliğime doğru yürürken öfkeden başka hiçbir şey hissetmiyordum.
Arkamdan gelen ayak seslerini işitiyor olsam bile girişten içeriye adımımı atmaktan çekinmedim.
İçeriye girdim ve hızla kapının önündeki danışmanın bulunduğu masaya kollarımı koyup yutkundum.Danışman beni gördüğünde tebessüm etti, "Hoşgeldiniz Bayan Hye Su."dedi.
Dişlerimi sıktım ve, "Min Kyung, nerede?"diye sordum.
Danışmanın afalladığını fark ettim.
Kaşlarını yavaşça çatarak, "Eğer başhekim olandan bahsediyorsanız, o geçen hafta ayrıldı."dedi.Duyduklarım beynime kırık cam parçalarını ok gibi batırırken afalladım.
"N-nasıl? Nasıl oldu? Neden ayrıldı?"dedim şaşkınca."Hye Su!" Böyle seslenen Taehyung'tu ve tam şimdi içeriye girmişti, Jungkook ile beraber.
Danışman, "Sebebini yönetim biliyor. Bu konu hakkında bir bilgim yok fakat, şu an hastane iflasta. Çalışma ücretlerimizi alamıyoruz, bu hastane daha ne kadar dayanır bilemiyoruz..."dediğinde kendimi durduramadan elimi, kolumu koyduğum masaya vurdum.
Gözlerimi kaçırıp, "Kahretsin."diye homurdandım.
O esnada Taehyung'un eli kolumu sıkıca tuttu ve ona bakmamı sağladı.
Gözleri iri iri açılmıştı ve nefes nefeseydi. Kahverengi kâkülleri alnındaydı.
"Ne yapıyorsun sen?"dedi öfkeyle fısıldayarak.
![](https://img.wattpad.com/cover/177677950-288-k846079.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐊𝐚𝐥𝐛𝐢𝐦𝐢𝐧 𝐃𝐨𝐤𝐭𝐨𝐫𝐮 ❆ 𝑃𝐽𝑀✓
أدب الهواةBeyaz, narkoz kokan hastane koridorunun tam ortasında. Sızım sızım sızlayan geçmişin iltihaplı yaraları inliyordu. Geçmişinin pranga vurduğu bileklerinde, kelepçeleri küf tutmuştu. Yosunların su ile seviştiği saklı bir kutuydu Park Jimin ve Hye S...