Kırık bir ruha sahip, sağlam bir bedende yaşam peşinde koşan kişiyim ben. Umutların içinde yüzen fakat, tren istasyonunda vapur bekleyen biriydim. Kırılırdım, un ufak olurdum, parçalarım havaya karışırdı, ama rüzgarın hafif melteminde buluşturdu tekrar kırılan parçalarım. Tekrar birleşirdim, ve bu kez de kendimi çakmağın ucunda dans eden ateşe atardım. Kolumdan tutan yoktu. Yapma diyen yoktu. Tektim. Her şeyden önce, yetimdim ben. Öksüzdüm. Ben bir kimsesizdim. Ölsem fark edilir miydi ki? Hayır, edilmezdi.
Kendimi attığım ateşten çekmedim. Çekemezdim ki. Ruhum ateşi istiyordu. Ateşin sıcaklığını istiyordu. Ruhum için hayır diye bir kelime yoktu. Ona hayır diyemezdim. Sonra ben o ateşte tutuştum. Kemiklerim eridi, ama kalbim yandı. Ateşten korktuğunu bile bile yandı. Kül olacağını bile bile yandı! Böyle bir şey olabilir mi? Birine severken yanmak diye bir şey olabilir mi?
Jimin'i sevmek... Yanmak.
Jimin'i sevmek... Kül olacağını bile bile yanmak.
Jimin'i sevmek... Öleceğini bile bile ölmek.
Sevmek bir kere acı çekmek.
Sevdamın uçsuz bucaksız kollarında uyumak, uyandığında, kalbinin üstünde bir kıymık parçasının acısını bile, sırf onu sevdiğin için, ondan geldiğini bildiğin için hayra yormak. O kıymığı sırf onu severken battı diye çıkarmamak. Sevda bu.
Sevda ateşten bir gömlek.
Sevda iç acılarıyla, dış acıların eşit olmadığı bir vadi.
Sevda, cayır cayır, onu buram buram, ağlaya ağlaya sevmek.
Sevda başka, aşk başka. Sevdayla harmanlanan aşkı bilir misin sen? O ki, öyle bir acı ki... Sen sevdiğini zannedersin. Acı çektiğini bildiğin halde gülersin. Çünkü kalbinde O var! Sevdiğin kişi var! Onun olduğu yerde çektiğin acının, akıttığın kanın bir manası yok. Çünkü o adamı seviyorsun.
Komik gelecek belki ama, onun damarlarında akan kanın hızına bile ölecek kadar seviyorsun ya, onun adı aşk, sevda. Güneş tutulmasında, güneşin ışığını tutan Ay'ın üzerinde onu görüyorsun. Bu çok deli bir his.
Kanattığını biliyorsun. Ama onun için kanadığını bildiğinde bu sana güzel geliyor, ve daha da, daha da kan akıtıyorsun.
Çünkü onun için...
Sevgili 14, bu bölüm senin için.
Yüreğimde taşıdığım yaranın akıttığı kanı hissediyorum. Hissettikçe gülümsüyorum. Ondan bir haber yok. Ondan bayadır haber yok. Onu gördüğümü biliyorum. Kim ne derse desin. Belki aklımı oynatacak kadar seviyorum onu. Ama onu gördüğüme yemin edebilirim.
Yorgunca ameliyattan çıktım. Tam olarak dokuz saat sürmüştü ve gerçekten çok yorgun düşmüştüm. Ellerimi yıkayıp ameliyathaneden çıkarken kapıdan içeriye giren hemşireyi durdurup konuştum.
"Odasına aldığınızda, etkisi geçtiğinde beni çağırın. Kontrol edeceğim."dediğimde başını salladı.
"Peki efendim."dediğinde hızla yanımdan uzaklaştı. Ellerimi beyaz önlüğümün cebine koydum ve saçlarımı düzeltip yorgunca yürümeye başladım. Gözlerim ağırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐊𝐚𝐥𝐛𝐢𝐦𝐢𝐧 𝐃𝐨𝐤𝐭𝐨𝐫𝐮 ❆ 𝑃𝐽𝑀✓
FanfictionBeyaz, narkoz kokan hastane koridorunun tam ortasında. Sızım sızım sızlayan geçmişin iltihaplı yaraları inliyordu. Geçmişinin pranga vurduğu bileklerinde, kelepçeleri küf tutmuştu. Yosunların su ile seviştiği saklı bir kutuydu Park Jimin ve Hye S...