Karşıma çıktı, bana, birini sevdiğini söyledi. Hayır. Sevdiğini söylemedi. Aşık olduğunu söyledi.
Nedir aşk? Ben bilmiyorum o hissi. Bir gün aşık olursam eğer, nasıl anlayacağım? Aşık olunca ne geçer ki insanın eline? Aşkın ne olduğunu bilmemek cahillik mi? Eğer öyleyse, ben cahilim.
Boş boş yüzüne baktım. "Ne?"dedim şaşkınlığımı gizleyemeden. Bana hala parlayan gözlerle bakıyordu.
Sonra kendimi topladım. Güldüm. "Sen şimdi aşık mı oldun?"dedim. Bana kırgın gözlerle baktı. Ah, cidden tatlı bir köpek yavrusu gibiydi şuan... Evet gerçekten tatlıydı.
"Tamam tamam. Gülmedim. Kim bu bahtına acıdığım kız?"dediğimde bana daha da şaşkın gözlerle baktı. Sonra bir kahkaha daha patlattım."Eğer böyle davranacağını bilseydim sana söylemezdim."dediğinde daha da güldüm.
"Beni mahvetmek istiyorsun, sonra da bana sevdiğin biri olduğunu söylüyorsun. Hatta bana düşmanım diyorsun. Söyle o zaman, sana gerizekalı demeyeyim de ne diyeyim?"dediğimde bana boş boş baktı.
Sonra bardağın dibinde kalan kahvemi de içtim ve ilerideki çöpe attım. Jimin'de aynı şeyi tekrarladı ve yürümeye devam ettik. İkimizinde başı eğik, yan yana yürüyorduk. Sadece susuyorduk. Sanırım biz sessizliği gürültülü olan insanlardandık. Çünkü ruhum çırpınıyordu. Bu adamın yanında geçirdiğim her salisede bu oluyordu. Ruhum çırpınıyordu.
"Saçları kumral, gözleri yeşil. O bir hemşire. Ve bildiğim kadarı ile adı Jisoo."dediğinde feci derecede duraksadım. Başımdam aşağı kaynar sular döküldü. Bu kızdan nefret ediyordum. Geçmişte yaşadığımız çok büyük bir kavga vardı. Bizim süzme salak sarı çiyan da bunu bilmiyordu.
Yüzüne baktığımda suratım kızarmış olmalıydı. "Gerçekten o gerizekalı mı?"dediğimde bana soran gözlerle baktı. "Neden gerizekalı dedin?"
Güldüm. "O kız ile kavgalıyız. Üzgünüm Jimin. Eğer aranızı yapmamı istiyorsan başka kapıya."dediğimde kırık bir cam gibi kahveleri kırıldı. Bunu önemsemedim.
Ne kadar odun birisin Hye Su! Cani! Çocuğu öyle yüz üstü bırakmak da nedir? Hem Jimin gibi yakışıklı bir çocuğu, o sürtüğe mi bırakacaksın? Senin gururuna ne oldu? Hiç yakışmıyor sana Hye Su. Hiç.
İç sesimi susturduğumda arkamı döndüm ve Jimin'e baktım. Kafası eğik, arkası dönük öylece duruyordu. Gerçekten bu gerizekalı çok tatlıydı. Yanına gittim ve karşısında durup cesaretimi topladım. Elimi ürkekçe çenesinin altına koydum. Başını dikleştirdim. Gözlerime baktı şaşkınca. Onu ilk defa bu kadar savunmasız görüyordum. Gözlerimin içini güldürdüm.
Sonra elimi çektim. Boşluğa düşmüş gibiydi.
"Tamam seni sarı çiyan. Yapacağım aranızı."dediğimde bunu nasıl yapacağımı düşünmek ile meşguldüm. Gözlerimi devirdiğimde kollarını belimde hissedince irkildim.
Jimin bana sarılıyordu.
Onu ittirmeye gönlüm razı gelmedi. Ellerimi sırtına doladım. Tanrım kokusu! Beni mahvediyor.
Eğer beni mahvetmek istiyorsan Jimin, kokunu kullanman yeterli olacak.
Sonra beni serbest bırakınca yüzümdeki aptal gülüşü sildim. Neden şimdi mal gibi gülümsüyordum ki?
"Sen iyi birisin turunçgil." Bunu dediğinde sertçe gözlerine baktım.
"Eğer bunu demeye devam edersen vazgeçeceğim."dediğimde çocuk gibi hemen kendini düzeltti.
"Oturalım mı?"dediğinde ondan önce yürümeye başlayarak bunu onayladığımı kabaca gösterdim. Beraber çardağa girdik. Karşıma oturdu. Hızla ellerini masanın üzerine koydu ve onlarla oynamaya başladı. Gözleri ellerine kaydı ve bana bakmadı.
"Bu hastaneye ilk geldiğim zamanlar gördüm onu. Bana yardım etti falan. Ameliyatlarda yani. Sonra bana akşam yemeğine gidelim dedi. Kabul ettim. Bana bakarken gözleri parlıyordu. O an vuruldum ona. Yeşil gözleri... Kalbim duramıyordu yerinde. Sonra onunla tanıştık orada. O bana kendini anlattı ben ona. Aslında tam olarak anlatmadım."dedi ve bana baktı. Mahcup bir şekilde baktı.
"Hye Su. Seni öptüğümde babanın babamı öldürdüğünü söylemiştim ya hani, o seni öpmek içindi. Canım öpmek istedi. Bende bu yalanı kullanarak öptüm. Bana kızma olur mu?" İşte bunu dediğinde kan beynime sıçradı. Bana yalan söylemişti.
Gerizekalı! Mal gibi bende inandım ona!
"Süzme salak! İdeallerin için beni kullandın! Söyle, şimdi sana nasıl yardım edeyim aptal!"dedim yüzüne yüzüne.
"Kızma bana. İhtiyacım vardı. Birinin beni öpmesine, sarılmasına. Sende öyle olunca..."dediğinde elimi masaya vurarak sözlerini kestim.
"Kes sesini! Böyle söyleseydin daha farklı olurdu herşey! Seni düşman olarak görmezdim mesela gerizekalı! Sarılırdım belki sana! Bana aldığın yaralardan bahsetseydim anlardım seni, çünkü benimde yaralarım var! Senin gibi bencilce düşünmezdim!"dediğimde Jimin'in gözleri doldu.
Umrumda değil! Hak etti!
"Bende annem ile babamı asansör kazasında kaybettim! Bunları mı söylseydim sana! Güvenmedim! Güven veremedin! Bu da senin sorunun turunçgil!"diye yükseldi oturduğu yerden.
Sinirlenmiştim. Ne yazık ki bu durumda kendimi kaybeder, kalp kırardım. Sanırım öyle olacaktı şimdi.
Kafamı yana çevirdim ve derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım. Dudağımı dişlediğimde ona döndüm.
"Ne yapayım? Şimdi söylediğinde iş işten geçti! Sen beni zorla öptüğünde bitti ki herşey! İçimde sana saf öfke ve nefret var! Bunun mimarı sensin Jimin! Ama senin umrunda mı? Hayır. O kadar bencilsin! Söz konusu senin çıkarların olunca kimseyi görmüyor gözü..."dediğimde sözlerimi kesti.
Gözleri dolmuştu ve kızarmıştı. Ayağa kalktı ve eliyle ağzımı kapattı. Şaşkınca gözlerine bakıyordum. O ise öfkeden deli oluyordu.
"Sus! Bilip bilmeden konuşuyorsun! Kalp kırıyorsun, sonra da bencil diyorsun! Gerizekalı kendini bile göremeyecek kadar körsün! Senin bir kalbin yok! Annen ve babanı toprağa gömerken, kalbini de gömdün sen! Şimdi çıkmış bilmeden yargılıyorsun! Senin haddine mi lan!"diye suratıma bağırdığında dudağım acıyordu.
Jimin'i ilk defa böyle görüyordum. Korkunçtu. Ağlıyordu ayrıca.
Fazla mı üstüne gittim sanki?
"Haddine mi? Herkesin bir yarası var bu hayatta! Hayat acımasız. Sanırım hayat sen oluyorsun. Hani şu acımasız olan?"dediğinde parçalandım. Bana acımasız dedi.
Gerçekten fazla gitmişim üzerine.
"Hayatın boyunca acı çektin, çektirmek istiyorsun. Ama yanlış kişilerden acını çıkarıyorsun. Bas git babandan çıkar acını. Anladın mı? Burada benim bir suçum yok! İhtiyacım vardı diyorum. Yetimhanelerde büyüyen bir çocuk olarak ihtiyacım vardı! Ablasını tanımayan bir çocuk olarak ihtiyacım vardı! Eğer sen istiyorsan gerçekten kalpsiz olmamı, bu sabah başlattığın kuralsız ve acımasız olan oyunu başlatıyorum. Şimdi benden kork! Anladın mı? Çünkü sana iyilik yaramıyor! Peki, ederine göre davranırız o zaman!"dedi ve elini ağzımdan çekip hışımla çardaktan çıkıp gözden kayboldu.
❄️
Bölüm Sonu...
O neydi öyle?! Jimin fena kızdı. Ama Hye Su hak etti bence. Fazla gitti üzerine.
Peki şimdi ne olacak? Bu kuralsız oyunda neler dönecek?
Şuan ikisi de birbirine düşman konukundalar. Bu arada bu Jisoo Blackpink'ten olan değil. Başka bir Jisoo. Haberiniz olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐊𝐚𝐥𝐛𝐢𝐦𝐢𝐧 𝐃𝐨𝐤𝐭𝐨𝐫𝐮 ❆ 𝑃𝐽𝑀✓
FanficBeyaz, narkoz kokan hastane koridorunun tam ortasında. Sızım sızım sızlayan geçmişin iltihaplı yaraları inliyordu. Geçmişinin pranga vurduğu bileklerinde, kelepçeleri küf tutmuştu. Yosunların su ile seviştiği saklı bir kutuydu Park Jimin ve Hye S...