O uzakta, ben burada. Yanar kalbim yokluğunla. Sarı saçlarına şiir yazarım. Kahve gözlerinin kırk yıllık hatrına içerim kahvemi. Başkasından duyuyorum sevilmeyi. Senden duyamadığımı, bir başkasından duyuyorum sevdiğim adam. Senden bir başkasını sevdiğini duyuyorum, ama bir başkasından da beni sevdiğini duyuyorum. Bizim kaderimiz ne ayrıymış be adamım! Aramızda ki kilometrelere meydan okur gibi seviyorum seni. Ama bir başkası da beni seviyor. Acıyorum halimize sarı çiyan...
"Bu yüzden sana, benimle sevgili olur musun diyorum,"dedi Chin-Mae.
İkinci şokumu yaşadım. Kahvesine tutulduğum adam çok uzakta. Bense burada beni seven birinin teklifini alıyorum. Ben ne olayım arkadaşlar? Ben ne olayım?
Gözlerim doldu. Yanıyordu içim. Yokluğuna ayrı, başkalarından bunu duymak ayrı.
Kafamı sola çevirdim. Burnumu çektim ve gözlerimi acı ile yumdum. Kalbimin sızısı gözlerime vurdu Jimin. Kalbimin kan akıtış şekli, göz yaşı... Her insanın böyledir aslında. Kalbi ses etmez, ama öylesine acı çeker ki, dışına vurduğu şekli de gözleridir. Baktığın an içindeki şimşekleri görebilirsin. Kalbinin can çekiştiğini akıttığı göz yaşları simgeler aslında.
Gözlerimi açtım ve benden bir cevap bekleyen Chin-Mae'ye döndüm. "B-ben... B-bilemiyorum..."dedim tek düze bir sesle konuşurken.
"Hayır dersen de anlarım. Bu senin en doğal hakkın. Ben sadece içime sığmayan duygularımı sana söyledim."dediğinde düşünmeye başladım.
Jimin artık gelmeyecek. O çok uzakta. Onun kalbinde başkası var. Gelmeyecek. Beklemem boşa, uzaktan sevmem boşa. Unutmaya çalışmak... Evet, galiba yapacağım bunu. Chin-Mae'ye karşı yapabilirim.
Evet, Jimin'i unutmaya çalışıp, Chin-Mae'yi kabul edeceğim. Denemekten zarar gelmez.
Hye Su! Nasıl yapacaksın! Onun izlerini taşırken bedeninde, bir başkasına evet demek bu kadar kolay mı? Onu bu kadar çabuk unutabilecek misin?
Diye feryat figan bağırarak konuştu iç sesim.
Gözlerimi yumdum bir kez daha.
Unutacağım, unutacağım Jimin'i. O uzakta... Gelmeyecek. Boşuna sevmek, saçma gelir. Beni anla kalbim.
Kalbim hıçkırıklar içerisinde konuşmaya başladı.
"Ben neden senin kalbinim? Bana neden bu kadar acımasız davranıyorsun? Seni öptü o... Ben onu kazıdım. Nasıl sileceğim? Sarı saçların yerine başkasını görmeye nasıl dayanacağım Hye Su? Sana son sözlerim; keşke senin kalbin olmasaydım."
Dedi ve terk etti.
Kırıldım. Parçalandım. Ben mahvoldum! Beni mahvetti! Bana keşke senin kalbin olmasaydım dedi! Bu nasıl büyük bir söz biliyor musunuz? Ne acı bir söz...
Gözlerimi açtığımda tek gözümden bir damla yaş düştü. "Evet, seninle sevgili olurum."dedim titreyen sesim ile.
O anda gözümde Jimin vardı. Beni öpüşleri bir film şeridi gibi geçiyordu gözümün önünden. Ellerimi tutuşu, bana söylediği kelimeler, taktığı lakaplar, ettiğimiz kavgalar, tüm bölümler tek tek gözümün önünden geçti. Hepsini yakıyordum aslında. Ama bir yandan da kalbim yakıyordu bedenimi. Ateşe veriliyordum. Kalbimin doktoru gelmedi, bakamadı kalbime. Ve ben, kendi ateşimde öldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐊𝐚𝐥𝐛𝐢𝐦𝐢𝐧 𝐃𝐨𝐤𝐭𝐨𝐫𝐮 ❆ 𝑃𝐽𝑀✓
FanfictionBeyaz, narkoz kokan hastane koridorunun tam ortasında. Sızım sızım sızlayan geçmişin iltihaplı yaraları inliyordu. Geçmişinin pranga vurduğu bileklerinde, kelepçeleri küf tutmuştu. Yosunların su ile seviştiği saklı bir kutuydu Park Jimin ve Hye S...