22. BÖLÜM

2.6K 148 104
                                    

Medya: Hye Su.
Not: Kısaca söyleyeceğim. Hye Su Koreli değil. Annesi onu burada doğurduğu için Koreli diye geçiyor.

Beni tutku ile öperken, bu anın hiç bitmemesini istedim. Beni öpsün, öpsün, öpsün. Ama hiç bitmesin.

Beni belimden kavrayıp dudaklarını ayırmadan yatağa doğrı yürüttü. Hemen ardından yavaş ve nazikçe bedenimi yatağa serdi. Üzerime yerleşti ve dudaklarını dudaklarımdan ayırdı.

Sürtünerek boynumu öpmeye başladı. Ben ise anı, tüm zerresine kadar yaşamaya çalışıyordum. O gittiğinde de bunları düşünüp gülümsemek istiyordum.

O, benim için özeldi.

Ellerim saçlarında dolanırken, Jimin terlemiş bir vaziyette bana baktı. "Ben seni nasıl bırakacağım?"dedi. "Evet, sen beni nasıl bırakacaksın?"dedim bende ona karşılık.

Sonra tekrar geldi ve bir kelebek gibi dudaklarıma kondu. Aniden dili ile dudaklarımı aralayıp ağzımın içine yerleşince bedenim bir yay gibi gerildi ve onun üzerimde olan bedeni ile adeta tek vücut oldu.

Kendimden beklemediğim bir şekilde inledim. Jimin dudaklarını benden ayırdığında yanıyordum. Öptüğü, teninin değdiği her uzvum yanıyordu. Yorulmuştu. Kafasını boyun girintime koydu ve hızlı hızlı nefes almaya başladı. Elleri belimi kavradı. Hiç konuşmadan yaklaşık on dakika öylece durduk.

Sonra hemen yanıma uzandı. Beni de kendine çevirdi. Alnını alnıma yasladı ve başımızı yastığa koyduk. Benimde ellerim bu yaptığına kayıtsız kalmadı ve boynuna dolandı.

Birbirimize bakıyorduk. Hemen ardından öylesine yumuşak bir ses ile konuştu ki, sesine eridim. "Kolun acıyor mu hala? Yaranın durumu nasıl?"dediğinde gülümsedim. "Beni öpmeden önce sızlıyordu, ama şimdi geçti."dediğimde o da gülümsedi. Aynı soruyu çatık kaşlarla ben ona yönelttim.

"Bacağın nasıl oldu?" Gülümsedi. Gülüşünün içine gizlenmek istedim. Asırlarca onun gülüşünü kıpırdamadan izleyebilirdim.

"Eskisinden daha iyi, dert etme."dedi. Sonra yanağımı yanağına yasladım. Onunla konuşmaya başladım. "Belki aramızda hiçbir şey yok. Bu benim umrumda değil. Sadece bana iyi geliyorsun. Bunu bil,"dedim. Sessiz kaldı. "Sen gittiğinde, belki... Belki bir sonum olmayacak. Sen geldiğinde yaşayacağım, nefes alacağım."dediğimde hızla konuştu. "Ben geri gelmeyeceğim Hye Su. Seni tamamlayan biri illa ki çıkacak. Benim seni öptüğümden daha güzel öpecek. İdealleri için değil, sevdiği için kıyamadan öpecek. Seninle acımasız bir oyun oynamayacak. Aksine, sana kıyanların hesabını acımasız bir şekilde kesecek. O seni çok sevecek. Senden nefret etmeyecek, edemeyecek çünkü."

Hıçkırdım. "Deme öyle, n'olur yapma,"dedim çünkü canım yanıyordu. Çünkü ruhumu ateşe veriyordu. "Ama öyle olacak kız çocuğu. Bir zaman sonra benim yokluğuma da alışacaksın. Hatta belki de... Belki de beni unutacaksın."dediği an beynimde ve kalbimde eş zamanlı olarak şimşek çaktı.

"Sus... Seni asla unutmayacağım. Buna yemin ederim, unutmayacağım,"dedim ve gözlerimi kapatıp gözlerimden firar eden göz yaşlarını durdurmaya çalıştım.

"Hye Su, zaman diye bir kavram var. Zaman öyle bir şey ki, en sevdiklerini bile sana unutturabilir. İlk önce sesini unutursun, sonra simasını, sonra kokusunu. Ve bam! Bir de bakmışsın ki o kişiye dair aklında hiçbir şey kalmamış. Burada eğer bir suçlu aranıyorsa, bu suçlu zaman. Şimdi söyle, sen annenin kokusunu, sesini, yüzünü hatırlıyor musun?"dedi.

𝐊𝐚𝐥𝐛𝐢𝐦𝐢𝐧 𝐃𝐨𝐤𝐭𝐨𝐫𝐮 ❆ 𝑃𝐽𝑀✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin