43. BÖLÜM

1K 71 67
                                    

Gözlerimin önünde duran parlak taşın bir yüzük olduğunu henüz idrak ediyordum. Karşımda duran sarı saçlı adam, tam şimdi melekten farksız sesi ile karşımda gökyüzü olmamı istiyordu.

Bunun kelimesinin olduğunu sanmıyorum, içime çöküp sinen bu duygunun aşktan fazlası olduğunu biliyorum sadece. Fakat bir adı yoktu.

Gözlerimin içine gülümseyerek bakan Jimin'e bakamadım. Nefesim topallıyordu ve elimi hızla göğsüme yerleştirip gözlerimi kapattım, derin nefesler almaya çalıştım.

Gülümsediğini biliyordum.

Aklım da, kalbimde beni sadece aynı yere götürüyordu. Her şeyin başladığı hastaneye, onu ilk gördüğüm güne. Ona karşı hissettiğim ilk duyguya.

Bu gün ise, tam karşımda bana, benimle evlenir misin demiyordu. Tıpkı onunla ilişki yaşarken de, "Sevgilim ol."dediği gibi, bu kez de aynıydı. Farkını ortaya koyarak bana, "Gökyüzüm olur musun?" Gibi naif bir soruyla geliyordu.

Gözlerimi açtım ve dolduklarını hissettim. Jimin'in gözlerine o an bakabilmiştim. Göz göze geldiğimizde yutkundum. Dudaklarım aralandı ve gökyüzü mavisi kutuyu tutan elinin üzerine elimi koyarak yavaşça ona yaklaştım. Kulağına dudaklarımı hizaladığımda, kalbimin atış sesini duymasından korktum.

Burnumu saçlarına değdirip kokusunu içime çekerek fısıldadım, "Naifliğinin geçtiği yol olmak istiyorum, Park."dediğimde gülüş sesini duydum.

Sırıtıp yutkundum ve, "Bize yeryüzü yetmez... Bize gökyüzü gerek."diyerek ondan uzaklaştım ve tam karşısında tekrar durup gülümsedim.

"Jimin, gökyüzü olalım. Evet."

Jimin'in tebessümü paletlerime karışan beyazın en tatlı hâli ile gülüşe döndü ve başını arkaya atarak güldü.

Gözlerime baktı ve gökyüzü mavisi kutunun içindeki yüzüğü çıkardı. Bana biraz daha yaklaştı ve alnını alnıma yaslayarak boştaki eliyle elimi kavradı.

Heyecandan dolayı soğuyan parmak uçlarıma sıcak parmakları yetti ve yüzüğü parmağıma doğru ittirdi. Soğukluğunu tenimde hissederken küçük ellerini kavradım ve başımı kaldırıp hayranca bakan gözlerine baktım.

Gülümserken diğer elimi yanağına koydum ve yumuşak, pürüzsüz yanağını sevdim.
"Sen benim cennetimde eksik olan renktin."dedim. Jimin gözlerini kapattı ve belimin çukurunda elini hissettirdi.

"Hoşgeldin Hye Su."dedi bana karşılık. Gözlerimi kapatıp onun güzelliğine boyun eğdim.

"Hoşgeldin Park Jimin. Birlikte gökyüzü olmaya hoşgeldin."diye karşılık verdim.

Çenemi kavradı, ve başımı dikleştirip yüzüne hizaladı. Sıcak ve dolgun pembe dudaklarını dudaklarıma yavaşça dokundurup öpmeye başladı.

Başımı eğerek kendimi ona kaptırırken, bundan rahatsız olmadım.

Jimin benden birkaç saniye içerisinde ayrıldıktan sonra gözlerime baktı ve gülümsedi, "Seni seviyorum Turunçgil."dedi.

Bunu demesiyle gözlerim dudaklarında oyalanırken sırıttım.
"Ben de seni seviyorum, Sarı Çiyan."

O an sadece gözlerimizi kapattık ve ellerimizi tutarken yalnızca birbirimizi hissettik. Bunu onun da yaptığına emindim.

Elleri benim aksime sıcaktı. Sıkıca ellerimi tuttu ve geri geri yürüdü. Lavanta tarlasından çıkmaya yaklaştığımızda gördüm, ileride duran lavantalarla donatılmış bir ev vardı.

𝐊𝐚𝐥𝐛𝐢𝐦𝐢𝐧 𝐃𝐨𝐤𝐭𝐨𝐫𝐮 ❆ 𝑃𝐽𝑀✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin