Tostumdan bir ısırık aldım ve denizi seyre daldım. Sesini dinlemek öyle huzurluydu ki...
"Ne kadar huzurlu değil mi?"diye konuştu Jimin.
Başımı sallamak ile yetindim. "Evet, çok huzur verici."dedim. Sonra bana baktığını hissettim. Bende başımı ona çevirdiğimde bana hayran hayran bakıyordu.Gülümseyerek başımı iki yana salladım, 'ne' anlamında. O bunu anlayarak, "Hiç,"dedi. Sonra ben tekrar önüme döndüm ve tostumun son ısırığını aldım. Elimde kalan boş kağıdı ayran aldığımız poşetin içine koydum. Sonra kumun üzerinde bağdaş kurdum ve Jimin'e döndüm. Heyecanla konuştum. O ise bana hayran hayran bakıyordu.
"Ne garip bir durumun içine düştük öyle değil mi? Birbirimize düşmanken, birbirimizin yarasını sardık. Şimdi ise beraber olmadan hiç birşey yapamıyoruz. Ne garip,"dedim gözlerine bakarken. Hemen ardından onayladı. "Evet. Düşman iken dost olmak gibi,"dedi düz bir sesle.
"Düşman iken dost olmak..."diye mırıldandım. Sonra birbirimize baktık bir süre. "Ama hastaneye gidince senden nefret eden Hye Su gelecek haberin olsun. Hastaneden seni attırdığımda bana bu kadar iyimser davranabilecek misin merak ediyorum,"dedim alay ile. Jimin'in yüzünde zerre bir mimik oynamadı.
"Gelmesin. Ben bu Hye Su'yu seviyorum. Yani yanlış anlama. Dost canlısı olma yanını seviyorum. Diğer Hye Su... Bana kötü davranıyor,"deyince tıpkı bir çocuk gibiydi. Büyük bir kahkaha attım. "Onun böyle olması gerek. O senden nefret ediyor. O kontrol edilemez, şeytanın vücut bulmuş hali. Ben de o Hye Su'yu seviyorum,"dedim sanki kendimden değil de, başka birinden bahseder gibi.
"Şeytanın vücut bulmuş hali..."diye mırıldandı. Bende başım ile onayladım, "Hı-hım."
"O gaddar birisi. Sanırım bu yanında melek olsa gerek."dediğinde bir kez daha güldüm. "Sanırım,"dedim. "Her ne olursa olsun, bir gün bu Hye Su bana dönecek. Tıpkı bu gün, burada, şuan benimle dost canlısı bir halde konuştuğu gibi olacak. O zaman benim için Hye Su diye biri olacak,"dediğinde dedikleri beni şaşırtmıştı. Kötü diye adlandırdığı ben, onun nazarında adlında hiçbir şey miydim?
"Ne yani? Kötü diye bahsettiğin Hye Su senin için yok mu?"dediğimde başını salladı sinsi bir tebessüm ile. "Şuan sadece sen varsın,"dediğinde gözlerimi kaçırdım.
"Jimin ben O Hye Su'yum. Bu sadece... Çocukluktaki ben gibi. Asıl ben oyum. Senden nefret eden, seninle acımasız oyunu oynayan kişi benim."dediğimde başını bunu inkar edercesine salladı. "Hayır. Gerçek Hye Su bu. Kendini kötü biri olmaya zorlama,"dediğinde, "Sende kendini bir yalana inandırmaya çalışma."dedim.
"Gerçeği görüyorum,"dediğinde alay ile güldüm. "Ben kötü biri olmaya kendimi zorlamıyorum ayrıca. Benim böyle olmamı isteyen insanlar var. Ben onlara istedikleri gibi oluyorum sadece,"dedim bacaklarımı kendime çekip ellerimi üstünden geçirip bağlarken.
"Ben senden kötü biri olmanı mı istedim?"dedi. "Evet,"dedim beklemeden. Hastaneye gelip, kariyerimi elimden aldığı ilk gün kötü biri oldum ona karşı.
Duraksadı. "Peki benim sana karşı kötü olmamı ister misin?"dedi tek gözünü kısarken. Alayla güldüm. "Öyle olman gerekmiyor mu zaten?"dediğimde tek kaşını kaldırdı. "Gerçekten sana karşı, senin bana davrandığın gibi davranmamı mı istersin?"dediğinde düşündüm. Gerçekten öyle olsa, nasıl olurdu?
Jimin beni tersliyor, umrunda değilim, nefret ediyor, her fırsatta yüzüme vuruyor, beni alt etmek için elinden geleni yapıyor, beni aşağılıyor her anlamda...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐊𝐚𝐥𝐛𝐢𝐦𝐢𝐧 𝐃𝐨𝐤𝐭𝐨𝐫𝐮 ❆ 𝑃𝐽𝑀✓
FanfictionBeyaz, narkoz kokan hastane koridorunun tam ortasında. Sızım sızım sızlayan geçmişin iltihaplı yaraları inliyordu. Geçmişinin pranga vurduğu bileklerinde, kelepçeleri küf tutmuştu. Yosunların su ile seviştiği saklı bir kutuydu Park Jimin ve Hye S...