Bölüm 8 / Gülce

1.6K 166 38
                                    

Odamdaki duvara bomboş bakıyorum, bomboş, tertemiz, bunu ne kadar zamandır sürdürdüğümü hiç bilmiyorum. Hem asırlardır bu pozisyondaymışım hem de başımı az önce bu yöne çevirmişim gibi. Gözlerimi koparıp alsam süre başlayacakmışçasına diken üstünde bir bakış aldı beni önce, sonra ev sahibi gibi baş köşeye kuruldum. Şimdi kapıyı açıp odaya girecek olsanız, duvarda bu kadar ilginç ne olabilir diye bir dönüp bakma ihtiyacı hissedersiniz muhtemelen. Duvar bomboş.

Bir cesaretle gözlerimi çekiyorum ve telefonumun saatine bakıyorum, bir saate yakın. Sırf beş gün sonra sunacağım ve sunmadan önce hocaya danışmam gereken ppt'yi hazırlamamak için hayatımdan bir saati ziyan etmişim. O bilgisayarın başına oturmamak için yapamayacağım şey yok, öldeölelim. Bir saat daha öyle bomboş oturmaktan gocunmam mesela tecrübeyle biliyorum. İnsanın pişmanlık duymamak için hiçbir şey yapmadığı ama yapması gereken işi de asla ama asla bitirmediği o ince çizgiyi kendi ellerimle çizmiş gibi rahat geçiyorum her seferinde.

*  

Başlarsam bitireceğime ikna ediyorum kendimi, tam masamın başına geçiyorum bu kez de telefon çalıyor. En son iki gün önce konuştuğum Mete'dir belki diye bir umut koşuşturuyorum, annemler. Açarsam en az iki saati daha gözden çıkarmam gerekeceği için bir mesajla akşam onları arayacağımı, şimdi sunum için çalışmam gerektiğini söylüyorum.

Saate bakıyorum, on dakika geçmiş. Yok yapamıyorum, şimdi de Mete Dilmen düştü aklıma. B u y u r u n b a k a l ı m. İstanbul'a vardığı akşam bir cesaret ve birden çok endişeyle aramıştım. Sesi hala eskisi gibi çıkmasa da en azından ailesinin yanında olabildiği için biraz rahatlamış gelmişti, ya da ben öyle olsun istediğim için öyle duydum bilmiyorum. Bilinmezlikten ve Mete Dilmen'in uzakta olmasından hiç hoşlanmıyorum, kız kardeşlerim. Onu istediğim gibi arayamamaktan, şimdi acısı başını aşmışken rahatsız edememekten, düşünceli bir insan olmaktan hiç hiç hoşlanmıyorum. Onun beni aramamasına içten içte bozulmayı önleyememek de bir miktar tadımı kaçırıyor. Bencillik benim kumaşım değil sanıyordum, şimdi afilli bir ceket diktirmişim gerine gerine giyiyiyorum. Hayrolsun.

Ya ararsam da ekrana bakıp, şimdi bunca işin arasında sen bir dur Gülce derse kısık ve sıkıntılı bir sesle. Ya oraya gidince aslında yaptığım her şey çok saçma geldiyse gözüne. Teyzesi için yaptıklarımızı aptalca bulabileceği kadar uzun süre gökyüzünde kaldı. Yetmedi kendi odasında, buradan çok uzakta uyudu. Fırsatlar üstüne fırsatlar, anladı. Anladı bu oyunu beraber oynayamayacağımızı sonunda, ama ben biliyordum. Ben sana söylemiştim Gülce, bu iş olmaz demiştim. 

Sağlık olsun. Sunuma daha beş gün olması bir anda gözüme yeterli gözüküyor. Bilgisayarımın fişini çekiyorum, Mete Dilmen dışında gelecek hiçbir oyuncuyla ilgilenmediğimi bilsin cümle alem.

Sorunları çözmese de bir süre beni uyuşturabileceğinden emin olduğum Avrupa Yakasını açıyorum. Legal afyon. Bilgisayarımı açık bir şekilde yatağımın üstünde konumlandırıp, mutfağa yöneliyorum. Nasılsa ezbere bildiğim bölümler, nereden başlasam oradan anlarım. Bir süre buzdolabının içine bakıyorum, ne yediğimin hiç önemi yok aslında aptal yüreğimin hıncını çıkarayım yeter. Beynimin ve kalbimin yaptığı hataların bedelini hep bu zavallı midem ödemiştir bakın, cefakar midem benim.

"Napıyorsun kız sen?" diyen Seda'nın sesiyle sıçrıyorum. Seda'nın bakışlarını takip edince tek elimi midemin üstüne koymuş sevdiğimi fark ediyorum.

"Yeğenini seviyorum, bak anneciğim teten gelmiş." diyorum, yaparken oldukça zorlandığım bir sevimlilikle.

"Oy kurban olsun tetesi ona." diyor Seda önce, sonra bir anda bakışları değişiyor. "Sen uyu teyzeciğim şimdi, bizim deli anneciğinle konuşacaklarımız var." diyerek kolumdan salona sürüklüyor beni.

Gül İmparatorluğu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin