Hıdırellez Special Edition

872 111 12
                                    

"Beni çıldırtmak için yapıyorsun, kalbime insin istiyorsun sen gül güzeli! Başka bir anlamı yok tüm bunların." diyerek salondaki kapıdan arka bahçemize abartılı bir giriş yapıyor Mete Dilmen. Seviyor böyle girişleri.

"Allah korusun Mete ya, tövbe de! Ne alakası var?" derken ondan tarafa masum bir bakış atıp ellerinde çalı çırpıyla beni bekleyen canavarlarıma doğru gidiyorum.

"Atlayamazsın ateşten falan, çocukları da heveslendirme boşuna." dese de yanımıza gelip Amine'yi ve Zeynep'i kucağına çekip oturuyor.

Ben de sırıtmamı bastırıp Oğuz ve Gökdeniz'le ateş yakmaya çalışıyorum. Gökdeniz'in bir milyon tane sorusuna sabırla cevap verirken ufak bir tutuşma yakalıyoruz. Ateşi gören ayaklanıp dokunmak istiyor. Sakin kalmaya çalışarak yanacaklarını tane tane anlatıyorum, Mete hiç oralı olmuyor. Sanki bu çocuklar başkasının çocuğu, ayıp...

En sonunda ateşin üstünden zıplamak için tek sıra olmaya ikna ediyorum minik ordumuzu. Önden komutanlar gider diyerek ilk sırayı ben almışken müdahil oluyor Mete.

"Yavrum n'olur bak, altı aylık hamile bir kadının yapacağı iş değil bu? İnat etme lütfen."

"Ufak atlayacağım Mete, ateş küçücük zaten. Ben oğluma zarar verir miyim hiç, merak etme canım?"

Tam ateşin başına geldiğim sırada havalanıyorum, ama benim planladığım şekilde değil. Mete Dilmen beni kucakladığı gibi uçuruyor ateşin üstünden. Beni bin kilo halimle taşıyamazsın be adam ?!  Aslında ona kızmak istiyordum ama tam önüne yumuşak bir iniş yaptığımda kızamıyorum, onun yerine yanaklarını iki yana sıkıyorum. Kızılmak için çok tatlı, n'apayım?

"Ben de Superman olucam!"

"Plane !!" dedikten hemen sonra çiiiiiuuv sesleri eşliğin daireler yaparak kendini görsel anlatımla da destekliyor Gökdeniz.

Herkes çıldırmışken kızım da bu fırsatı kaçırmıyor, "Kelebek gibiydin anne, çok güzel..." derken gözlerinden kalpler çıkıyor.

Bir tek Amine dümdüz bir dürüstlükle yaklaşıyor olaya, Mete'nin ayak ucuna gelip ellerini uzatıyor alması için. "Dadddy, me!"

Omuz silkip yanlarından uzaklaşırken içten içe bir oh olsun diyorum valla, ben ona yapma diyorum her seferinde. İnsan bir kerecik olsun karısını dinler. Elime cips paketini alıp, bahçedeki koltuğa ateşi görecek şekilde kuruluyorum.

Mete önce Amine'yi ateşten uçuruyor, sonra Zeynep kelebekliğini ilan ediyor. Gökdeniz de uçak değil de roket gürültüsünde bir kalkış gerçekleştiriyor. Benim abi oğlum sabırla sırasını bekliyor. Superman olmak isteyecek kadar küçükken abi olacak kadar büyük olması onu sımsıkı sarıp öpme isteğimi katlanılamaz kılıyor. İzin vermeyeceğini bildiğimden kamaşan dişlerimi birbirine bastırıp pozisyonumu koruyorum. Böyle birkaç tur devam ediyor ateş böceklerim. O kadar neşeliler ki Mete de çatık kaşlı halini uzun süre koruyamıyor, çocukların hayran bakışları eşliğinde havalı bir atlayış yapıyor. Evet, ben de biraz hayran hayran bakıyor olabilirim. Ne var canım?  O böyle yapınca başa sarıyoruz, herkes çıldırmış gibi kocamın üzerine çullanıyor yine.  Ama canı çıktı adamın. Cipsimi kenara park ediyorum, hadi annecim babanın doğumunu görebilmek için bize ihtiyacı var.  Koltuğun yanına bıraktığım halatı alıyorum, havada sallarken bağırıyorum "Hadi ip atlayalım!"

Mete'yi bırakıp hemen bana doğru koşuyorlar. Mete Dilmen ellerini havaya açmış ağzını oynatıyor yanımıza gelmek yerine. Allah ve kul arasına girilmez, hiç karışmıyorum. Sanki gidecek başka yeri varmış gibi oyalanmak istiyorsa keyfi bilir.

Gül İmparatorluğu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin