'Annemin o meşhur edep çiçeklerinde siyah bir nokta bile kalmamış olabilir anlayacağınız.' diyerek aşırı demli çayıma uzanıyorum. Kızlara biraz günah çıkarma kabinlerindeki papaz muamelesi yaptığım için içim sızlasa da kendileri kaşındılar sonuçta diyerek sırtımı sıvazlıyorum.
'Abartma kızım sen de.' diyerek elini gerçekten sırtıma uzatıyor Ayşe.
'Bir iki nokta siyahlık kalmıştır canım.' diyerek işi dalgalara vuruyor Zeyno da. Olayları abartmadan, üstüme çullanmadan dinlemeleri iyi geliyor. Kızları uzun bir aradan sonra yine bizim balkonda görmek de öyle. Özlemişim.
'Geldiğinizden beri ben konuşuyorum, hadi dökülün.' diyerek ayaklarımı sandalyeye toplayarak iyice kuruluyorum yerime.
'Ben biraz dökülebilirim galiba?' diyerek suçlu suçlu mırıldanıyor Ayşe. Zeynep de ben de şaşırarak ona dönüyoruz.
'Hadi bu bilmiyor, ben neyi bilmiyorum?' derken Ayşe'yi bir miktar cimciriyor Zeyno. İlkokuldan beri mosmor etti kollarımızı, huyu kurusun.
'Bu mu?' diyerek ben, 'Dur bir dakika ya, daha yeni.' diyerek Ayşe çemkiriyor. Sonra hepimiz susuyoruz, ben bir dala daha uzanıyorum. Kızlar kötü kötü baksa da ses etmiyorlar. Sonra Ayşe hastaneye, acil servise yeni gelen bir doktordan bahsediyor. Müstakbel enişte adayımız. Birkaç kez kahve içip, üç kere de birlikte nöbete kalmışlar. Bu nöbetlerde Kemal beyciğimiz bizim kız bir saat de olsa uyuyabilsin diye fazladan hastalar mı bakmamış, örtüler mi bulmamış? Bir takım şovlar ve göz süzmeler yaşanmış son iki haftada. Ayşe durun daha bakalım diye bizi sakinleştirmeye çalışsa da asla ama asla sakinleşmiyoruz Zeynoşla. Düğün davetiyesi bakmamızın önündeki tek engel telefonları salonda bırakmış olmamız. Eh, sonra bakacağız artık.
'Çok sevindim kuşum, hakkınızda en hayırlısı en güzeli neyse o olsun inşallah.' diyor Zeynep, Ayşe'den çok Allah'a hitaben.
'Amiiiin!' diyerek yükseliyorum ben de. Ayşe bir tekme atmak istese de ayaklarım yukarıda olduğu için yırtıyorum. Kolay mı arkadaşlar, bu dünya güzeli arkadaşımın ilgisini çekebilen ilk erkek. Senelerdir bu anı bekliyoruz biz, sen nerdeydin şimdiye kadar Kemal? Ayşe daha fazla eğlenmemize izin vermiyor, uyuz, gelen topu Zeynep'e paslıyor. Zeynep'in iş yerindeki bir iki rezilliğini de kahkahalar eşliğinde dinliyoruz. Saat ilerlese de kimse uyumaya da üşümeye de yeltenmiyor. Battaniyelerimize iyice sarılıyoruz.
'Kahve içer miyiz?' diyerek ayağa kalkıyor Ayşe.
'Bir tanesin.' diyerek öpücük atıyorum. Zeynep de elleriyle kalp işareti yapıyor. Kafasını iki yana sallayarak mutfağa giderken halimize gülüyor.
'Herkese şarkılar çalınmış, söylenmiş. Bizim neyimiz eksik serseri?' diye boşluğuma davranıyor Zeyno. Şiddete nasıl meyilli görüyorsunuz ya, Allah şimdiden enişteme sabırlar versin. Anca.
'Yaaa..' diye mızmızlanmak istesem de bakışlarıyla nazı niyazı silip atıyor Zeynep hanım. 'Yürü güzelim, hadi balım, aman da alem boy pos görsün.' diye seve döve içeriye yolluyor beni. İki elimi kaldırıp teslim oluyorum, böyle böyle mühendisliği bırakıp şarkıcı olacağım. Pavyonlara düşmesem bari, tövbe tövbe, sen koru ya Rabbim.
Yusuf'un gitarını öpüp kokladıktan sonra alıp kızların yanına dönüyorum. Ayşe de kahveleri hazır edip, oturmuş. Bir yudum kahve alıp, birkaç kez öksürüyorum.
'Haspam.' diyerek masadaki peçeteyi kafama atıyor Zeynep.
'Sanatçıya saygı ama ya!' Sevdiğimiz üç beş kişiye de şımaramayacaksak? Neyse,
Ne yapsan olmuyor gözüm
Terk etmiyor bizi hüzün
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül İmparatorluğu (Tamamlandı)
Romance"Doğum günün kutlu olsun, gül güzeli." Gördü mü? Panikle arkamı dönüyorum, uzaklaşan sırtını buluyorum. Gördü mü yoksa tamamen tesadüf mü, bilemiyorum. Sormak istiyorum, soramıyorum. Öyle, beni bilir gibi seslenme diyemiyorum. En azından kuru bir te...