+ Bonus Bölüm 3

1K 130 22
                                    

Gülce

"Zeyno, gelsene!" diye yeri göğü inletiyor Gökdeniz.

"Yok istemiyorum!" Zeynep'in eninde sonunda gidip kaleye geçeceğini Gökdeniz de dahil hepimiz biliyoruz, ama kızım kendini naza çekmek istiyorsa yapacak bir şey yok. Bu huyu anasına çekmemiş çok şükür; yap annecim, naz yap, cilve yap, ne bileyim her şeyi de şıp diye yapma, değerini bildir, kendine yet ama bunu çok da ilan etme... Biz orduları bir başımıza yönettik de ne faydasını gördük senelerce? Titanyumdan savaşçılar olduk da başımız göğe mi erdi? Sadece soruyorum...

Mete'yi; Oğuz, Gökdeniz ve Zeynep'le bahçede bırakıp miniğimin yanına geçiyorum. Başında tülbentiyle hazır ve nazır olarak mutfakta beni bekliyor. "Geldim şef!" diyerek hızla saçlarımı topluyorum ben de.

"Finally mum!" diyerek göz deviren o minik suratı hızlıca sıkıp yanaklarını ısırıyorum. Gülerek uzaklaştırıyor bebeğim beni. "Hadi canım annem!" diyor parlak gözleriyle önündeki tezgahı işaret ederek.

"Hadi başlayalım balım kızım!" diyerek ben de coşkuyla işe girişiyorum. Normalde olandan çok daha uzun vakitte işimiz bitse de minik kızımın unlu ve tatlı suratı her şeye değiyor. Daha pişmesi için yarım saat olduğunu öğrenince dudak büzüp ablasının yanına gitmek istediğini bildiriyor prenses. Üstünü başını değiştirip onu da bahçedekiler kervanına ekliyoruz. Hızla mutfağı temizliyorum, biraz da salona girişiyorum derken kurabiyelerin olduğunu bildiriyor fırın. Tam bir deneme ısırığı için fırının içine uzanmışken Mete'nin sesiyle panikleyip dudağımı çarpıyorum.

"Ayy!"

"Aman be güzelim, yandın mı? Neresi?" diye geliyor yanıma sebebi başkasıymış gibi.

"Niye acaba?" derken bir tık yükseliyor sesim canımın acısıyla.

"Buz koyalım dur." diyerek dolaba yönelip elinde çocuklar için hazırda tuttuğumuz jel buz ile geliyor. "Uzat elini bakayım." derken elinden buzu almaya yelteniyorum ama bırakmıyor tabi ki.

"Elim değil ki dudağım." Bakışlarını elimden çekiyor nihayet sonra ,mümkünmüş meğer, kaşlarını iyice çatıp elindeki buzu yavaşça dudağıma bastırıyor. Başta bir miktar ürpersem de iyi geliyor. Mete Dilmen'in abartacağını bildiğim için acımı yok sayıp buzu yavaşça çekip kendi elime alıyorum.

"Geçti hayatım, bu beni ilk yakışın değildi zaten." diyerek kocaman bir gülümseme ile destek kuvvetleri de baştan oyuna sokuyorum. Annelik101 miydi 102 miydi, oralarda bir yerlerde verdim bu konuyu.

Yemezler bakışı atıp hafifçe kabarmış yere eliyle dokunuyor, "Hametan sürelim biz yine de gül güzeli." derken o kadar üzgün bakıyor ki acıyacağını bilsem de kocamı bu halde bırakmaya içim el vermiyor.

"Önce bir öp de geçsin Mete Dilmen, uf olunca öyle yapılır bizim buralarda?" derken gülümsemem gerçekçi bir hal alıyor.

Bu kez Mete de gülüp başını iki yana sallıyor, hızlıca dudaklarını değdirip çekiliyor.

"Eh." dediğimi duyunca gülümsemesi iyice büyüyor. Buna dayanamayacağını biliyordum, bu yüzden sona saklamıştım canım. Biz de bu mapin acemisi değiliz sonuçta.

"Acır yavrum, zorlama beni." diyerek iki yanağımı öpüyor sonra dudağıma jeli geri bastırtıp kremi getirmeye gidiyor. Ben de elimde buzla mutfağımızın orta yerinde dört çocuğumun babasına bir kez daha aşık oluyorum.

*

Mete

Anahtarı bulup kapıyı açıyorum. Ev beklediğim gibi karanlıklar içinde, uyudular muhtemelen. Çantamı ve ceketimi vestiyere bırakıyorum. Su içmek için mutfağa gidecekken gelen sesle yönümü değiştiriyorum.

Gül İmparatorluğu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin