Seda'yla uzun uzun sarılıp etrafı topladığımız, bu ana inanamayıp çekilen fotoğraflara döne döne baktığımız için epey geç yatıyoruz. Buna rağmen sabah dokuzda cin gibi bir enerjiyle uyanıyorum. Bir süre tekrar uykuya dalmak istesem de olmuyor. En sonunda bir bardak su alabilmek için mutfağa geçiyorum. Mutfağa yaklaştıkça kokular da yoğunlaşıyor. Anneannem.
"Ooo günaydın Hadiye hanımcığım."
"Günaydın anneanne. Ne kalktın bu saate?" derken ikinci tepsi çörekleri de ilkinin yanına bırakıyor. Mis gibi gözüküyorlar.
"Uyandım işte bilmem." derken omuz silkiyorum.
"Heyecandandır heyecandan. Neyse madem kalktın kalk git o Seda'yı da uyandır Neska'ya geçin."
"Hı?"
"Ne bakıyorsun alık alık. O zilli Seda'yı kaldır da git kaynuşkanlarla kahvaltı yap." derken on beşlik kız gibi sırıtıyor. Gülümsememi bastıramasam da itiraz ediyorum,
"Anneanne ya."
"Ne anneanne ne? Almışsın deme yok. Hayde hayde." derken üçüncü tepsiyi de fırına sürüyor. "Bu da bize. E hala duruyor burda?"
"Ayıp olmasın anneanne ya? İlk günden hemen." Ne bileyim, insanlara bir huzur mu versek mesela?
"Olmaz anneanne. Misafir onlar. Öğlen de al herkesi bize getir olur mu, bir çarşıya çıkaralım onları sonra yemeğe de gideriz?" diye sorar gibi yapsa da itiraz kabul günü değil bugün, orası çok net.
"Peki." diyerek odaya geri dönüyorum. Seda'yı yataktan söktükten sonra. Hafif bir makyaj yapıp saçlarımı at kuyruğu topluyorum. Diz altı kloş kesim gri bir etek giyip, üstüne de toz pembe bir bluz geçiriyorum. Eh.
Bir kot ve gömlek giymiş Seda'yı da peşime katıp, elimizde iki tepsi börekle Neska teyzenin evinin yolunu tutuyoruz. Sahne hem ilk kez yaşanıyor hem çok tanıdık.
"Yini gilin seni."
"Bak bak şu edalara, endamlara bak."
"Yürü be yavrum benim, Tetova gelin görsün." Bu kadar gürültüyü bu minicik kızın yapması beni hayretlere düşürse de ses etmiyorum. Bırakıyorum neşe üstümüze başımıza bulaşsın, hak ettik. Gülüyorum sadece. Seda da eve varana kadar pes etmeden devam ediyor. Tam kapıdan kıkır kıkır girerken duyuyoruz Agah amcanın sesini,
"Gidip kaldır şu oğlanı Tülin."
"Agah."
"Ne Agah? Sofra mı bekleteceğiz herifin keyfine."
"Tamam tamam."
Elimiz kolumuz dolu olunca seslerin geldiği bahçeye değil de mutfağa adımlıyoruz. Neska teyzeyle hoşbeş ettikten sonra, Seda ocağın başına geçiyor ben çörekleri tabağa alıyorum. Tülin teyze mutfağa giriyor o sıra da,
"Yardım edilecek bir şey var mı Neska- Aa Gülceciğim, hoş geldiniz kızım." diyerek kucaklıyor beni.
"Hoş buldum, kahvaltıya yardıma gelelim dedik şimdi geliyorduk yanınıza." dedikten sonra Seda da çıkıp öpüşüyor Tülin teyzeyle.
"Ne iyi ettiniz. Ben gidip şu oğlanı kaldırayım, herkes bahçede onu bekliyor." diyerek gülümseyerek merdivenlere yöneliyor.
"Tabi." derken gülümsüyorum ben de. Seda kaş göz yapıp kafasına terliği yemeden mutfağa kaçıyor. Geri dönüp hazırladığım tabakları alıyorum. Bahçeye girince ilk Agah amca kalkıyor.
"Ooo kızım gelmiş, işte gün şimdi aydı." derken hem kendi kocaman gülümsüyor hem de bize bakan herkes. Boş durur muyum, ben de sırıtıyorum bu tatlı adama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül İmparatorluğu (Tamamlandı)
Roman d'amour"Doğum günün kutlu olsun, gül güzeli." Gördü mü? Panikle arkamı dönüyorum, uzaklaşan sırtını buluyorum. Gördü mü yoksa tamamen tesadüf mü, bilemiyorum. Sormak istiyorum, soramıyorum. Öyle, beni bilir gibi seslenme diyemiyorum. En azından kuru bir te...