"Ben bakarım annee!" diyerek kapıya koşturuyorum. Tam kapıyı açacağım sırada Yusuf çıkıyor mutfaktan, kocaman elinin ayasıyla dağıtıyor saçlarımı.
Telaşla saçımı düzeltirken söyleniyorum, "Öff ama ya, komik mi bu şimdi?"
Abim pişmiş kelle gibi sırıtıyor yüzüme dümdüz bakarken, "Komik."
Saçlarımın düzeldiğine inanınca ona hızla dil çıkarıp kapıyı açıyorum,
"Hoş geldiiin." diyorum elinde çiçeklerle bekleyen Mete'ye.
"Hoş buldum gül güzeli." Bir müddet bakakalıyorum müstakbel eşimin yüzüne. Çok yakışıklı değilse ne?
"Alsana kızım içeriye çocuğu." diye çağıran Mehmet Kalkan'ın o kadar da iyi niyetli olmadığını bildiğimizden ikimiz de gülümsüyoruz. Omuz silkip, elindeki çiçekleri alıyorum.
Mete montunu asıyor, o salona doğru geçerken ben de su ve vazo bulmak için mutfağa giriyorum.
Tam o sırada görüyorum annemi, elinde tuttuğu tavayı ocağa bırakıp yanıma geliyor. Elimden aldığı çiçekleri kokluyor, "Ayyy çok güzeller Gülce."
"Bence de." derken çiçekler mi güzel kokuyor annem mi bilmiyorum. O anı içime çekiyorum doyasıya. Dolaptan vazoyu çıkarıyorum, su yerine kan akıyor musluktan. Şaşkınlıkla anneme sesleniyorum.
Öper beni annem yanaklarımdan, güzel bir rüyada.
Sanki sevdiklerim hayattalarken hala.
Gözlerimi açıyorum, önce idrak edemiyorum her şeyin bir rüya oluşunu. Gözümden bir damla dökülürken gözlerimi tavandan çekiyorum. Yan yastıkta Mete Dilmen'e rastlıyorum.
Uyuyor. Hızla kuruluyorum gözyaşlarımı, aslında üzgün değilim rüyanın mutluluğu hala hüküm sürüyor bedenimde. Sadece biraz daha uzun sürsün isterdim, gerçek olsun isterdim, şimdi uyusam da devam etmeyecek ki. Boşu boşuna denemiyorum bu yüzden. Kafamı sallarken, karnımın üstünde uzanan kola takılıyor gözlerim. Boynuma vuran sıcak soluğun farkına varıyorum. Bütün duyularım bir oluyor beni olur olmaz anları düşünmeye itiyor.
Ne geceydi be. Güzeldi. Yani elimde bir kıstas yok, ama ihtiyacım da yok. Açıkçası bu konu üzerine çok da düşünmemiştim önceleri. Hoş düşünsem, böylesini düşünemezdim.
Uyanmamasına dikkat ederek yüzünü seviyorum Mete'nin, gözlerini açmasa da tutuşunu sıkılaştırıyor. Panikle nefes almayı kesiyorum bir süre, niye panik yaptığımı ben de bilmiyorum. Ama şimdi uyanmasın istiyorum. Onca şeyden ve rüyamdan sonra biraz kendi kendime kalmam gerek. Bir saat kadarcık. Daha fazlası değil. Bir müddet sonra derin uykusuna geri dalıyor, ben de yavaşça süzülüyorum kollarının arasından. Duşa geçiyorum.
*
"Günaydın gül güzeli." diyerek artık evim olan dairenin mutfağına giriş yapıyor Mete Dilmen. Bir günlük, tazecik evim. Evimiz.
Çayı bardaklara dökerken cevap yetiştiriyorum Mete'ye, "Günaydın."
"Yorulmasaydın güzelim, dışarda yapar geçerdik havaalanına."
Çaydanlığı ocağın üstüne tekrar bırakıp, yan ateşteki omleti ters çeviriyorum. "Daha vaktimiz var nasılsa, hem dolap da doluydu."
"Yardım edebileceğim bir şey var mı?" derken çoktan hazır olan masaya göz atıyor.
"Yok, yok. Hazır her şey zaten, omletin de iki dakikası kaldı." Bardakları masaya bırakıp, ocağa dönmek üzereyken Mete Dilmen müdahil oluyor. İşgal etmediğin bir metre kare bile kalmadı zaten...
"Hı?" ondan tarafa dönünce aramızdaki mesafe sıfırlanmış oluyor. Öyle çarpmasaydın iyi olurdu kalbim, evlendik de biz artık bilmiyorum farkında mıyız? Farkında olunmayacak gibi de değil hani.
Önce öne gelen saçımı kulağımın arkasına yerleştiriyor, sonra endişeyle çattığı kaşları ile soruyor Mete,
"İyi miyiz? Ağrın var mı?" Çok az bir sızı hissetsem de dillendirmiyorum, başımı iki yana sallıyorum hızlıca.
"İyiyiz." diyorum gülümseyerek. İyiyim çünkü, işgal gibi değildi pek itiraf etmek gerekirse. Daha gönüllü bir toprak paylaşımı diyelim.
Sonra çat diye öpüveriyor adam beni, ama ona şaşırmıyorum. Ben çok başka bir şeye şaşırıyorum an itibariyle. Tövbe tövbe..
Mete'den ayrılınca kıpkırmızı kalıyorum karşısında, sebebi öpüşmemiz de değil. Aklımdan geçeceğini hiç ummadığım şeyler. Hiç hissetmediğim..Yapacağımı düşünmediğim. Garip, insan çok garip bir canlı harbiden.
"Mete." diyorum sanki durumu o kurtaracakmış gibi. Pişmiş kelle gibi sırıtmasa belki yüzümün yangını soğurdu ama o böyle bakarken iyice alevleniyor.
Sonrasında Mete'nin hangi arada çıkarttığımı bilmediğim tişörtünün yanına, benimki de gidiyor. Ocağı söndürüyoruz, bir eve iki ateş fazla.
*
Merhaba,
Bu böyle bir bölümcük oldu. İsterseniz adına kesit de diyebilirsiniz bilemedim. Yazmak istediğim bir kaç sahne daha var. Bundan sonrası böyle kesitler şeklinde olabilir. Bakalım ömrümüz varsa göreceğiz :)
Beğenirseniz yıldız çakın, söyleyecek bir şeyleriniz varsa da başımızın üstüne.
Sağlıkla kalın :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül İmparatorluğu (Tamamlandı)
Romance"Doğum günün kutlu olsun, gül güzeli." Gördü mü? Panikle arkamı dönüyorum, uzaklaşan sırtını buluyorum. Gördü mü yoksa tamamen tesadüf mü, bilemiyorum. Sormak istiyorum, soramıyorum. Öyle, beni bilir gibi seslenme diyemiyorum. En azından kuru bir te...