*
Kesif dumanları aralayıp süzülmek istiyorum arana/ usulca kelebek gibi konmak istiyorum orana.
Sevgilim buralar berbat kafamın içi yangın yeri...
Şimdi bu deplasmanda sığınacak yer ararken/ bir uzatsan tutacaksın işte burada elim.
Ali Lidar
*
Güzel güzel. Burası da güzel canım, coşma sen de Gülce diye kendimi teskin ede ede yeni evimizin balkonuna geçiyorum. Mis gibi açık hava, daha ne isteysın olsun? Önce elimdekileri ufak, yuvarlak masaya bırakıyorum. Balkon çok büyük olmadığı için kenarda kapalı tuttuğumuz katlanabilir sandalyelerden birini açıyorum. Korkuluğa ayağımı uzatabileceğim mesafeye kuruluyorum. Beş dakika sonra üşüyeceğimi bildiğim için poları üstüme açıyorum. Masaya bıraktığım sigara paketime uzanıyorum. Bir dalı tutuşturuyorum, yavaş yavaş çekiyorum içime. Acelem yok. Taze demlediğim kahvemden bir yudum alıyorum peşine. Bir süre tertemiz sürdürüyorum bunu.
Bu akşam affınıza mağruren biraz şeyim. Efkarlıyım abiler, efkarlı.* Sık sık girdiğim, sabahına çıktığım bu ruh haline uzun zamandır uğrayamıyordum. Evlenince insan öyle çok dalgalı bir kur takip edemiyor, biraz daha sabit. Sonuçta odanıza girip tek başına uyumuyorsunuz, o odada ne haliniz varsa görüp sabahına neşeli türküler söyleyemiyorsunuz. Hem yemez hem de izin vermez. O yatağa iki kişi girmenin sorumlulukları da, güzellikleri kadar varlar. Herkes de söylemez bakın bunları, New York sakinleri. Kraliçeniz balkon konuşmasına çıktı bilmiyorum farkında mıyız (!)
Hani şey gibi ya. Söyleyemeceğinizden değil de, üzülmesin diye annenize bildirmediğiniz sıkıntılarınız olur ya. Onun gibi işte. Bazen daha çoğu, bazen daha azı.
Şimdi ben Mete'ye nasıl annemi, babamı, abimi çok özlüyorum diyebilirim öyle aklıma her estiğinde. Dinlemeyeceğinden, bıkacağından, anlamayacağından değil üzüleceğinden. Elimizden bir şey gelemeyeceğinden. Bir iki kez söyledim hoş, ikimize de bir faydası olmadı.
Neyse işte. Hal böyle olunca, Mete'nin eski apartmanıma Melih'lerin yanına gittiği bu gece. O gece. Kendimize yetecek kadar üzüleceğiz. Çünkü hüzün de hayatın bir parçası. Bir gün iyiyse diğeri kötü. Çok da yüklenmeden.
Başta bir iki ısrar etti kızlardan birini çağırmam için, hiç değilse Seda'yı, ama zorlamadı Mete Dilmen. Beni zorlamadığı o anlarda ona bir kez daha aşık oluyorum. Mete'nin beni anlamasına çok aşığım. İyi ki var. Çok şükür. Geçen hafta bir filme gitmeyi çok istedi mesela, ama çok yoğun bir gündü. Hani tek hayal ettiğinizin dişlerinizi fırçaladıktan sonra bile isteye evde herhangi bir yerlerde uyuya kalmak olduğu o günler vardır ya. Biraz nazlanmak istediğiniz. Öyle bir gündü işte benim için. Yine de Mete'yi kırmayıp gidecektim. Bana baktı ve sonra gidelim dedi. Ne diyebilirim ki..
Yani Mete'nin varlığına minnettarım Allah'ım. Yanlış anlaşılmak istemem. Bu yeni oyunu çok seviyorum, çok. Senaryo, çözünürlük, grafikler, renkler, boyutlar falan harika. Ama işte bir yanımız hep eski oyunları özler bilirsiniz. Bir Need For Speed'in, bir Fifa2000'in, Worms Armageddon'un, GTA San Andreas'ın yerini kim nasıl tutsun şimdi? Gelmez bir daha öyle oyunlar.
Annemle Mete'nin ailesinin dedikodusunu yapamamak çok zor. Babamla pazarları, bazen oflaya poflaya onun seçtiklerini bazen de benim filmlerimi izleyememek de, hala zor. Özlemek hiç geçmiyor. Şu canına yandığımın sigarasını içmekle abime sarılmak bir mi? Değil, nasıl olsun.
Çok özlüyorum, bazen uyanıyorum. Bazı sabahlar.. Önce gözüm beyaz tavanı görüyor, hafifçe geriyorum kaslarımı. Sonra birden, çat diye, balyoz gibi. Annemin artık bu dünyada nefes almadığı gerçeği düşüyor başıma. Öyle sert, öyle gerçek ki. Başta deprem oldu, ev başıma yıkılıyor sanıyorum. Sonra bakıyorum her şey yerli yerinde. Mete yanımda sessizce uyuyor. Gözlerimin dolmasını önleyemiyorum. Mete Dilmen'in omzuna bir öpücük bırakıyorum, dar atıyorum kendimi odadan. Allah, kimseye yaşatmasın. Bana da bir daha göstermesin. Mete'nin yokluğunu göstermesin, n'olur?
Söndürüyorum elimdeki dalı. Bir tane daha. İsyandan da şikayetten de değil. Nankörlük etmek de istemiyorum. Verdiğin bu hayatın çok daha kötüleri mevcut, hayal bile edemeyeceklerim. Hastane koridorlarının nelere gebe olduğunu, daha nelere gebe olabileceğini bilmek bile istemeyecek kadar, gördüm. Ve çok şanslıyım. Her şeyiyle çok şanslıyım. Olanlarla ve olmayanlarla. Ama özlüyorum. Ah o ayrılık.
Kırcaali'yle arda arası/Saat 8 sırası
Yusuf'um/Saat 8 sırası
Ardalılar ağlıyor Yusuf'um /Yoktur ah çaresi..
*
"Hı?" Noluyor ya? Mete? Sesim?"Ihh.. Mete?"
"Şşş... Benim yavrum." diyerek elini bacaklarımın altına uzatıyor, ayılıyorum. "Dur dur, yürürüm ben. Uyandım."
"Geçti artık o Gülce hanım, zamanında uyanacaktınız." diyerek havalandırıyor beni. Eh, şikayetim yok. Biraz da ben sarılıyorum.
"Buz gibi olmuşsun gül güzeli. Niye yatağa geçmedin?" Sorusunu duymazdan geliyorum.
"Uyumadığını biliyorum."
"Aman iyi. Her şeyi de bil." diyerek omuz silkince gülüyor. Başımın üstünden bir öpücük bırakıp beni yatağımıza indiriyor Mete Dilmen. Teşekkür için dudaklarına uzanıyorum.
Ayrılınca beklediğim gibi kendi tarafına ya da üstünü değiştirmeye gitmiyor, yanıma oturuyor. Saçlarımı kulağımın arkasına bırakıyor yavaşça.
"Arkamı dönmemi fırsat bildin di mi?" diyerek tek kaşını kaldırıyor. Sigara beni hep ele veriyor.
"Di.", sonra yanağına uzanıyorum. Oh! "Kaç maç aldın benim için?"
Ne yaptığını biliyorum bakışını çok uzun tutamıyor, anlayış Mete'nin en güzel rengi. "O iki herifin benim karşımda şansı var mı? Filesiz."
Diğer yanağını da boynu bükük bırakmıyorum, "İşte benim kocam."
Tam kendimi yatağa geri bırakacakken izin vermiyor Mete, kendisine iyice çekiyor beni. Önce göz kapaklarımı okşuyor, sonra iki gözümü de öpüyor. Ağladığını biliyorum.
Ben biraz sigara kokuyorum muhtemelen, ama Mete çok güzel kokuyor. Çok güzel bakıyor. Aklıma olur olmadık şeyler sokuyor. Grafikler çok canlı, tüm duyulara hitap eden bir çözünürlük kalitesi.
"Hadi bir el de biz oynayalım?" diyerek tişörtüne uzanıyorum.
"Acımam." derken kollarını kaldırarak bana yardımcı oluyor. Merhametten bir dağsın karşımda yer miyim ben bunları aslanım?
"Acıma." Öhö, kapatın ışıkları New York sakinleri. Konuşma bitti.
Merhaba,
Kendinize iyi bakın sevgili okur, ortalık karışık.
Bölümü beğendiyseniz yıldız çakın! Yorumlarınız başımın üstünde.
Sevgiler, saygılar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül İmparatorluğu (Tamamlandı)
Romance"Doğum günün kutlu olsun, gül güzeli." Gördü mü? Panikle arkamı dönüyorum, uzaklaşan sırtını buluyorum. Gördü mü yoksa tamamen tesadüf mü, bilemiyorum. Sormak istiyorum, soramıyorum. Öyle, beni bilir gibi seslenme diyemiyorum. En azından kuru bir te...