"Kuralları mı çiğniyorsun yani?" Kafasını gelişi güzel salladı. "Her kurala uyabilecek kadar iyi biri değilim." Mağaranın duvarlarının rengini hayran hayran izleyen gözlerimi ona çevirdim. "Haklısın, kimse o kadar iyi değildir."
Sandal suyun yüzeyinde ilerlemeye devam ederken mağarayı ışıklandıran mercanların güzelliği karşısında büyüleniyordum resmen. Etrafın güzelliğine oranla benim gibi etrafı izleyen Yoongi görüş açıma girdiğinde istemsizce gülümsüyor ve gözlerimi kaçırıyordum. Kısa sürede ona bu kadar bağlanmış olmam korkutucu olsa da hayatımda ilk kez kendimi tam anlamıyla mutlu ve güvende hissediyordum.
"O balığa dokunmamalısın." Pürüzsüz sesini duymamla suyun içinde olan elimi kendime çekip berrak suyun içinde adeta parıldayarak yüzen güzel renkli balığa baktım. "İyi ama neden?"
"Eğer başının üzerindeki yüzgecine dokunursan zihninin belirli bir kısmında bulunan anıların kaybolur. Güzelliğine aldanma, doğada güzel renkleri olan her canlı zehirlidir." Evet bunu biliyordum, renkli olanların renklerinin uyarıcı renkler olduğunu okullarda öğretiyorlardı. "Burası farklı bir âlem olduğu için farklı canlılar var mı?" Başını sallayıp beni onaylandığında ellerimi birleştirip dizimin arasına koydum. "Nedir onlar peki?"
"Bu ormanın içinde su bulunan yerlerde yaşayan Nymphe'ler yani su perileri vardır. Oldukça güzeldirler ve ormanlarda kaybolan vampirlere yardım ederler." Sanki onlardan bir tanesini görebilecekmiş gibi gözlerimi mağarada gezdirdim. "Görmek isterdim, sen hiç gördün mü?" Kafasını salladı. "Küçükken evden kaçıp ormana girmiştim ve nasıl olduysa kaybolmuştum, su perilerinden bir tanesi yanıma gelip bana çıkış yolunu göstermişti."
"Başka ne tür canlılar var?" Hafifçe gözlerini kısıp ilgimi çekebilecek canlıları düşünmeye başladı. "Griffon denilen yaratıklarda var mesela, birçoğu yabani olsada çok az bir kısmı arada sırada şatonun etrafında geziniyorlar." Gözlerim heyecanla irileşirken sırtım iyice dikleşti. "Griffonlar ile ilgili birkaç film izlemiştim onlar çok güzel yaratıklar. Bir tanesini görebilir miyim acaba?"
"Eğer şatonun etrafında keskin bir kuş sesi duyarsan pencerene çık eminim ki görebilirsin." Gülümseyerek kafamı salladım. "Umarım görürüm."
"Başka neler var?" Elimi çenemin altına koyduğumda ciddi sesiyle söze girdi. "Tabii ki hepsi iyi değiller, bu âlemde yasayan birçok kötü canlı da mevcut. Mesela bunlardan bir tanesi baba yaga adındaki bir iblis. Türk, Altay ve Bulgaristan mitolojisinde sözü edilen bu iblis bu âlemde gerçektende var." Hayatım boyunca beni en çok korkutan hikayeler iblis hikayeleriydi. Arkadaşlarım bunu bildikleri için her zaman uydurdukları iblis hikayelerini bana anlatıp gece uyumamı engelliyorlardı. Şimdi ise aslında burada gerçekten bir iblisin olması kalbimin hızını değiştirmişti. "P-peki ne yapıyor?"
"Baba yaga dünyanın kurulduğu günden beri vampirleri ve insanları yoldan çıkarmaya çalışıyor. Bu âlemin ve dünyanın karanlık güçlerini temsil ediyor. Bildiğime göre kısa boylu, güçlü ve oldukça da çirkinler. Sen sormadan söyleyeyim daha önce hiç görmedim."
"Peki gören biri var mı?" Isırdığı dudağını bırakıp yüzüme baktı. "Dracula da dahil birçok vampir gördü. Şuanda dünyaya gitmeyi planlıyor, insanların zihnine biz vampirlerin zihninden daha kolay giriş yapabiliyor. Böylece daha çok insanı yoldan çıkarmayı amaçlıyor."
Yüzüme minik bir gülümseme yerleştirdim. "Sanırım bu gece yanımda kalmana ihtiyacım var." Başını yavaşça salladı. "Benim için sorun değil." Gülümsemem genişleyince ayağa kalktım fakat sandal sallandığı için dengemi sağlayamadım, Yoongi öne atılıp suya düşmemem için belimden tutunca bu kadar yakın duran yüzlerimize defalarca lanet ettim, çünkü dediğim gibi kalbimin hızlanması hiç iyiye işaret değildi. "Neden ayağa kalktın?"
Birkaç saniye sesimi aramak için durduktan sonra cevap verdim. "Yanına oturacaktım." Belimden tuttuğu eliyle beni yönlendirip kalktığım yere oturttuktan sonra yanıma oturdu. "Eğer söyleseydin yanına otururdum."
Mağaranın öyle çok derinine inmiştik ki mercanların renkleri bile çoktan değişmişti. Bir saatten fazladır suyun yüzeyinde ilerliyorduk ve saatin kaç olduğundan ikimizin de haberi yoktu. "Sanırım artık geri dönmeliyiz." Başımı belli belirsiz sallayıp onu onayladım ve omuzunu gösterdim. "Ormana geri dönene kadar omuzuna başımı koyabilir miyim?" Kafasını sallayınca memnun bir gülümsemeyle teşekkür etmiş ve başımı pelerininin üzerinden omuzuna koymuştum. Kokusu şuanda daha yoğun geliyordu.
Küçük bir ıslık çaldığında sandal yavaşça yön değiştirip geriye döndü ve mağaranın çıkışına doğru ilerlemeye başladı. Sandalın ilerlemesi yüzünden hafifçe yüzümüze çarpan rüzgarlar kokusunun daha çok burnuma dolmasını sağlıyordu ve ben yine elimde olmadan rüyalar âlemine çekildiğimi hissediyordum. Başımı iyice konumlandırıp rahat bir nefes aldım ve gözlerimi yumdum.
İnsan bir süredir uyuyordu ve ben ise rahatsız olmaması için pek kıpırdamamaya çalışıyordum. Mağaranın çıkışını buradan rahatlıkla görebildiğim için iki defa ıslık çalıp sandalın biraz daha hızlanmasını sağladım.
Şelalenin altına geldiğimizde ıslanıp uyanmaması için pelerinimi kolumun altına alıp üzerine tuttum. Şanslıydım ki şelalenin altından geçerken tek bir damla dahi ıslanmamıştı. Sandal yavaşça kıyıya yaklaşınca onu uyandırma fikrini bir köşeye itip kucağıma aldım ve sandaldan yavaşça indim. Hava çoktan kararmıştı, kaybolmayacağımızı biliyordum ama sürgün edilen vampirler geceleri bu ormana uğradıkları için onlarla karşılaşmak istemiyordum. Aslında istemediğim şey bu gece bir vampir öldürmekti.
İnsanın zayıf bedeni yürürken beni hiçbir şekilde zorlamadığı için normal bir tempoda yürüyordum.
Gözlerimi açıp başımı yasladığım sert vücuda baktım, bir süre neler olduğunu anlamamışken en son omuzunda uyuduğumu hatırlıyordum. Sonunda beni uyandırmayıp kucağına aldığını idrak edebilmiştim. Bir kelime edersem uyandığım için beni kucağından indirirdi bu yüzden ses çıkarmadan iyice göğsüne sokuldum. Bir elim kalbinin hizasında duruyordu ve elimin altında normal bir ritimle atan kalbini hissedebiliyordum.
Birkaç adım sonrasında durduğunda neler olduğunu merak etsemde sesimi çıkartmadım.
Tanıdık olmayan bir ses kulaklarımı doldurunca ise ister istemez başımı kaldırıp karanlık ormanın arasından karışımızdaki kişiye bakmaya çalışmıştım.
"Çok uzun zaman oldu efendi Min Yoongi."
Sanki biraz boş bir bölüm olmuş gibi geldi ve pek hoşuma gitmedi ama gerçekten severek okuyan beş altı kişiyi bekletmek istemedim.
Neyse öpüyorum sizi yoonmin ile kalın 🏳️🌈Kaç saattir paylaşmaya çalışıyorum wattpad seni sikecem artık ha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPIRE | yoonmin
Fanfiction"Eğer sakin olmazsan anlatacağım hiçbir şeyi anlayamazsın." Jimin her gördüğü şey aklına gelince daha fazla ağlamaya başladığından Yoongi derin bir nefes verip kendini geri çekmeye çalıştı. "Üzerine bir şeyler giymelisin." Jimin Yoongi'nin kalkmasın...