"Birazdan yere ineceğiz" tepki vermeden aşağıya doğru bakmaya çalıştığımda eli ile gözlerimi kapatıp başımı geriye çekti "bakma, oldukça yüksekteyiz" bir elimi zorda olsa sıkıca tuttuğum tüylerden çekip bileğine sardım ve elini gözlerimden uzaklaştırdım "bakmak istiyorum" elini bırakmadan başımı ileriye götürdüğümde sahiden de oldukça yüksekte olduğumuzu fark etmiştim.
Açıkçası ürkmediğimi söylersem yalan söylemiş olurdum.
Geriye çekilirken başımı salladım "sahiden çok yüksekteyiz" hâlâ bileğini tutan elimi itmeden hayvanın tüylerine tekrar tutundu ve başına baskı yaparak hayvanın bizi yere indirmesini sağladı.
Yere inerken rüzgar yüzümüze daha çok baskı yapıyordu ve bu baskı bir zaman sonra canımı yakmaya başlamıştı.
Başımı arkaya doğru çevirip yüzümü Yoongi'nin boynuna gizlediğimde düşmemem için bir kolunu belime sarmıştı.
Oldukça yüksekte bulunduğumuz için birkaç dakika boyunca havada süzüldükten sonra aşağıya inebilmiştik.
Griffin yere ayakları bastığında başını eğerek inmemizi beklemeye başlamıştı.
Yoongi belime sardığı kolunu çekerek beni öne doğru itmiş ve griffinin boynundan aşağıya doğru kaymamı sağlamış ardından da kendini aynı şekilde inmişti.
Hayvan başını tekrar kaldırıp yere uzandığında Yoongi elini uzatıp onun başını okşamış ve tüylerinin arasına kısa bir öpücük bırakmıştı. "Ailenin yanına dönebilirsin, bizi gezdirdiğin için teşekkürler" griffin başını Yoongi'ye uzatıp omuzuna doğru sürttüğünde istemsizce kıkırdayıp yanlarına biraz daha yaklaşmıştım "hayvanlarla çok iyi anlaşıyorsun, onlarda seni çok seviyor"
Hayvanlar kimi seveceklerini gayet iyi biliyorlardı.
"Çünkü daha önce hiç insanlara sevgisinden başka bir şeyini veren bir hayvan ile karşılaşmadım, onlar ile kötü anlaşmamı ve sevmememi gerektirecek bir şey yok" başımı sallayıp bende griffinin tüylerine elimi daldırdım "daha önce tüylerini okşadığım hayvanlar arasında hiç griffin yoktu, bu güzel bir deneyim" gülerek başını salladı "güzel"
Griffinin üzerinde oturup gökyüzünü keşfe çıktığımız günün üzerinden koca bir hafta geçmişti.
O bir hafta içinde Yoongi'nin peşinden ayrılmamış, yemek terken yanında oturmuş, dışarıya çıktığında peşinden koşturmuş, arada kıskançlık yapmış, ona yakınlaşmaya çalışmış, birkaç defa dudaklarına ve yanağına küçük öpücükler kondurmuş, olduğumuzdan daha çok yakınlaşmış, Namjoon hyung ve Jin hyung ile daha samimi olmuş, bazı geceler şarap içerek şatonun terasında sabahlamıştık.
İlk şarabımı Yoongi ile içmiştim.
Daha önce içki içsem dahi hiç şarap tüketmemiştim.
Benim için o gece oldukça güzeldi, Yoongi çok öncelerde bana söz verdiği gibi farklı dilde yazıları olan kitabı bana okumuş ve burada yaşayan değişik yaratıklardan bahsetmişti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde kitabı kenara bırakıp üstümüze örttüğümüz yumuşak örtüye daha çok sokulmuş ve başını arkasındaki cam kapıya yaslamıştı.
Uzunca bir süre dünyada olsak asla bu kadar net ve fazla göremeyeceğimiz yıldızları izlemiştik.
Yerinden kıpırdanıp bana baktığını hissedince ona bakıp gülümseyerek başımı sorarcasına sallamış ve gözlerimi gözlerine sabitlemiştim "bir şeyler içmeye ne dersin?" gözlerimi hafifçe kısarak elindeki tutuşumu bırakmıştım "ne içeceğiz?" örtüyü üzerinden kaldırıp kendi üzerine örttüğü kısımı sırtıma doğru sarmış ve kollarımı oynatmamı engellemişti "şarap içeceğiz" gülümseyerek ona baktıktan sonra beni sardığı örtüye bakıp seslice güldüm "bu ne içindi peki?" ayağa kalkıp önünde durduğu kapıyı içeriye doğru iterken omuzunun üzerinden bana bakmıştı "canım istedi"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPIRE | yoonmin
Fanfiction"Eğer sakin olmazsan anlatacağım hiçbir şeyi anlayamazsın." Jimin her gördüğü şey aklına gelince daha fazla ağlamaya başladığından Yoongi derin bir nefes verip kendini geri çekmeye çalıştı. "Üzerine bir şeyler giymelisin." Jimin Yoongi'nin kalkmasın...