Jimin
Canım sıkkındı.
Saatlerdir mağazalarda geziniyorduk ve benim canım acayip derecede sıkkındı.
Birkaç gün önce Yoongi'nin gece babası ile buluşması üzerine daha fazla şatoda kalmak istemediği için dünyaya geri dönmüştük. Bu günler boyunca acayip derecede normal bir şekilde yaşarken Yoongi bu sabah birden bire birine hediye alması gerektiğini ve benimde onun ile beraber gelmemi istediği söylemişti.
Hediye alacağı kişi ben değildim çünkü ben olsaydım beni yanında çağıracağını hiç sanmıyordum, bu kişi Jungkook veya benim arkadaşlarımdan biri de olabilirdi ve bu benim açımdan hiç sıkıntı teşkil etmezdi fakat bu hediyenin verileceği kişinin kim olduğu hem bana söylenmiyor hemde aşırı mutlu bir şekilde hediyelik eşya veya önüne gelen her şeye bakılıyordu.
Yoongi'nin peşinden koşturuyor ve somurtmaktan başka pek bir şey yapmıyordum.
Tanrı aşkına o ki hayatında bu kadar değer verdiği biri vardı neden benim bundan haberim yoktu acaba!
Neden saatlerdir bu kişi için koşturmak zorunda kalıyordum ve en önemlisi neden Yoongi bu kadar heyecanlıydı.
Ayaklarım daha fazla ileriye gitmemek için direniyordu fakat ben şu anda elimden tutan Yoongi tarafından sakince başka bir mağazanın içerisine çekiştiriliyordum.
Zaten bir şey almıştı fakat aldığı şeyi bana göstermemişti ve ne zaman aldığını da anlayamamıştım.
Bugünün tarihi her ne ise hayatımın en iğrenç günü olarak tarihte işaretleyecek ve asla ama asla bu günü sevmeyecektim.
"Benim için en güzel peluşlardan birini seçersin değil mi?" Her zamanki yüz ifadesinden daha sevecen bir şekilde konuştuğunda sinirlerim olabilirmiş gibi daha fazla bozulmuştu bu yüzden kollarımı birbirine bağlarken kaşlarımı çatmış ve geriye çekilmiştim. "Seçemem." Yüzünde bir sırıtış oluştuğunda oflayarak bakışlarımı başka yöne çevirdim.
Kıskandığımı anlamıştı ve bu nedense utandırıcı gelmişti. Ama kıskanmakta sonuna kadar haklıydım bence.
Ona bakmamak için peluşlara göz gezdirdiğimde düz tuttuğu sesi ile beraber "hadi kendin için de bir şey seç" dedi.
Bakışlarım sert bir şekilde ona döndükten sonra onu orada bırakarak arkama döndüm ve mağazanın dışına çıkarken ayaklarımı sertce yere vurmayı da unutmadım.
Uzun zamandır ona bu kadar çok sinirlendiğimi hatırlamıyordum gerçekten. Bugün fazlası ile canımı sıkmıştı. Sinirden ağlamaya başlayabilir ya da Yoongi ile bir süre konuşmayabilirdim. Eminim ki bu birkaç saat gibi kısa bir süre olurdu çünkü onu seviyordum. Sanırım bu yüzden onun yanında oldukça savunmasız kalıyordum ama yapabileceğim bir şey yoktu, aşıktım ve onsuz yapamıyordum.
Mağazanın dışında onu beklediğim dakikaların ardından Yoongi elindeki ikinci poşet ile beraber yanıma gelip elimi tutmuş ve gülümseyerek yanaklarımdan öpmüştü. "Böyle yapma, onu görünce seveceğine çok eminim. Hayatımda değer verdiğim üç dört kişi var ve o da bu kişiler arasında-"
"Duymak istemiyorum." Kesin bir şekilde söyleyip elini çekiştirerek yürümeye başladığımda arkamdan gelirken ne yaptığını bilmiyordum. Belki gülüyordu belki de sinirlenmişti hiçbir fikrim yoktu ve umurumda değildi. Başka birinin ne kadar sevilesi olduğunu Yoongi'den dinlemeye hiç niyetim yoktu.
Girişteki arabaya bindiğimizde Yoongi'ye bakmayı reddediyordum çünkü bir cehennemden çıkmış ve şimdi başka bir cehenneme gidiyorduk. Asıl kötü olan kısıma gelmiştik çünkü bu kısımda bu hediyelerin sahibi ile buluşacaktık.
Ne kadar güzel değil mi?!
Kıskançlıktan çatlıyordum resmen ve Yoongi'nin bu halim ile eğlendiğini biliyordum onu bu kadar tanıyabilecek kadar dikkat etmiştim.
Araba durduğunda Yoongi ile beraber arabanın içerisinden çıkmış ve kapıyı sert bir şekilde kapatmıştım.
İğrenç hissediyordum.
Sert adımlar ile biraz önümden ilerleyen beyaz tenli adamı takip ederken geriye dönüp kaçmak istiyordum. Beni neden buraya getirmişti ki, ne gerek vardı buna?!
En sonunda sokaktaki banklardan birine oturduğumuzda beklemeye başlamıştık. Yoongi bana bir şeyler söylüyordu ama ben onu takmayarak sadece önüme doğru bakıyordum.
Kızgın ve kıskanmış bir Jimin'dim ve bu sinirlerimi bozuyordu.
Etrafıma sarılan kollar ile göz ucu ile Yoongi'ye baktığımda kollarını daha sıkı sarıp saçlarımın arasına birkaç öpücük kondurmuştu.
Kollarını iterek geriye çekilmemiştim çünkü onu kıskanmış olmam kollarının arasında kötü hissetiğim anlamına gelmiyordu.
Biraz iki taraflıydım sanırım fakat sorun değildi.
"Nerede kaldı bu kişi ekti seni sanırım." Dakikalar boyunca öyle sarılarak oturduğumuzda en sonunda kendimi tutamayıp dudaklarımın arasından bu sözleri kaçırmıştım ama söylediğime de pek pişman değildim ta ki Yoongi kollarını çözerek etrafa bakınmaya başlayana kadar. Bana sarılmaya devam etmesini istiyordum.
"İşte orada" arkamı işaret ettiğinde bakmaya tenezzül etmemiştim fakat Yoongi bana ters bir bakış attığında bakmak zorunda kalmış hatta birkaç saniye boyunca bakmıştım.
"Nerede?"
Arkamda kapalı olan bir kafeden başka bir şey yani hiç kimse yoktu. Ben mi göremiyordum yoksa sahiden yok muydu diye merak etmiştim açıkçası.
Saniyeler geçerken kafenin camına bakmaya devam ettiğimde odaklandığım için camdan yansıyan bedenimi görmüştüm. Kafama dank ettiğinde yavaşça Yoongi'ye doğru döndüm.
Sabahtan beri bu kadar heyecanlı olması ve hediyeler almasının nedeni bunların benim için olacak olmasıydı. Gün boyunca her şeyi düşünmüş fakat asla kendim olabileceğimi hiç düşünememiştim.
"Az önce gördüğün kişi hayatımda olan en güzel insan ve onu kendimden bile daha çok seviyorum." Öne doğru atılıp ona sarıldığımda kolları tekrar belimi sararken gülmüş ve "sence de çok güzel değil mi" diye devam etmişti.
Güzel olan sensin Yoongi, bana tüm bu şeyleri yaşattığın ve kendimi böylesine iyi hissetmeme sebep olduğun için dünyadaki en güzel olan kişi sensin.
Ve kesinlikle bugün hayatımın en iğrenç günü değil aksine en sevdiğim günlerinden biri olmuştu.
Sonraki bölüm final
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPIRE | yoonmin
Fanfiction"Eğer sakin olmazsan anlatacağım hiçbir şeyi anlayamazsın." Jimin her gördüğü şey aklına gelince daha fazla ağlamaya başladığından Yoongi derin bir nefes verip kendini geri çekmeye çalıştı. "Üzerine bir şeyler giymelisin." Jimin Yoongi'nin kalkmasın...