'2.3'

5.3K 556 285
                                    

Kollarını etrafımdan çektikten sonra ince parmaklarını bileğime sarıp kendi ile beraber beni de ayağa kaldırdı ve geldiğimiz yöne doğru adımlamaya başladı. "Hâlâ etrafta dolanıyorlar, hepsi ile uğraşamam. Fazla sıkıcılar. Neyse seni ben bir yere götüreceğim." Bileğimden nazik bir şekilde çekiştirirken bende ona ayak uydurmaya çalışıyordum. "Nereye gideceğiz?"

"Öyle çok farklı bir yer değil fakat dünyada olduğum süre boyunca her akşam oraya uğrayıp en az bir saat otururdum." Motorun yanına ulaştığımızda kasklardan birini alıp bana yaklaştığında az önce vampirlerden birkaçı ile uğraştığı için dağılan saçlarına bakıyordum, "nereye gideceğimizi çok merak ettim." Avuç içlerini dizlerine yaslayıp hafifçe eğildikten sonra kaskımın göz boşluğundan gözlerime baktı "fazla beklentiye girme, burası kadar şatafatlı bir yer değil."

"Sorun değil, hiç sorun değil." Gözleri ile motoru işaret ettiğinde motorun arka tarafına doğru binmiş ve onunda kaskını takarak önüme oturmasını beklemiştim.

Önüme geçtiğinde onun söylemesine izin vermeden kollarımı beline sıkıca sardığımda ince tişörtünün üzerinden hissedilen kasları tam olarak elimin altında duruyordu.

"Gideceğimiz yer şu anda bulunduğumuz yere uzak, yolda uyur musun?" Başımdaki kaskın çene kısmını sırtına yaslayıp etrafa boş bakışlar attım "bilmiyorum, ne kadar uzak?"

"Şehir dışı sayılır." Araba yolculuklarında bir süre sonra uyuyan biriydim ve motorda olmak beni bu konu yüzünden biraz ürkütüyordu açıkçası. "Yolculuk sırasına uyanık kalabileceğim konusunda kendime güvenmiyorum."

"Önüme geç."

"Huh, efendim?" Gülüp bacağımdan yavaşça ittirdi. "Önüme geç işte." Başımı sallayıp motordan indiğimde geriye çekilip bana yer açmıştı, önündeki boşluğa oturduğumda kollarını etrafımdan geçirip motorun direksiyonunu tuttu. Sırtım göğsüne yaslıydı ve bu temas yanaklarımın ısınmasına sebep olmuştu. "Burada olduğun sürece uyursan düşmezsin."

"Tutar mısın?" Motoru çalıştırıp ayağını yerde sürtüp bizi birazcık ileriye ittiği gibi motor gürültülü bir ses çıkarıp hareket etmişti. "Düşmezsin."

Yani tutardı.

Ani hız yüzünden sırtım sert bir şekilde Yoongi'nin göğsüne çarptığında öne doğru gitmeye çalıştım. "Geriye doğru yaslan saçların yüzünden önümü göremiyorum. İstersen başını omuzuna yaslayabilirsin." Söylediğini yapıp kalın kask ile birlikte başımı omuzuna yasladım.

Şu anda başımda kask olması büyük şanssızlıktı.

Dakikalar boyunca otobanda son sürat sessizce gitmek gözlerimin ağırlaşmasına sebep olmuştu.

"Şimdi uyusam senin için bir sorun olur mu?" Rüzgar seslerinin arasından gülüşünü duyduğumda yarı kapalı gözlerime tezat bir şekilde kocaman gülmüştüm. "Uyuyacağını bildiğim için önüme geçmeni istedim zaten, daha yolumuz var uyuyabilirsin." Kesik kesik duysamda ne dediğini anlamış ve gözlerimi kapatıp rüzgar sayesinde burnuma dolan kokusunu içime çekip kendimi iyice uykuya teslim ettim.

Ilık rüzgarlar biraz olsun üşümemi sağlarken uzun bir süre daha çok gitmiş ve en son durmuştuk, gözlerimi açmak istesemde uykum vardı ve açmak pek işe yaramayacak gibi hissediyordum.

Bir çift kol beni motordan kaldırıp biraz yürüdükten sonra sıcak sayılabilecek bir ortama girmiş ve çok kısa bir an sonra da bedenim yumuşak bir yere bırakılmıştı. Bedenimi tutan sıcak kollar çekilip adım sesleri uzaklaşmaya başlarken ister istemez kaşlarım çatılmış fakat hemen sonra tekrar uykuya dalmıştım.

Ne kadar uyudum bilmiyordum fakat çok zaman geçmemiş olduğunu hissediyordum.

Gözlerimi açıp açık kahverengi tonunda tahta tavanla göz göze geldikten sonra yatırıldığım yerden doğrulup etrafıma baktım.

Tam karşımdaki duvarda küçük bir şömine ve şöminenin etrafında da yer minderleri bulunuyordu ve minderlerin üzerinde iki genç vardı, duvarlar çeşitli tablolarla çevriliydi ve daha çok doğa, kahve ve kediler vardı bu tablolarda. Küçük bir çanı bulunan sevimli kapının tam karşısında ise muhtemelen altında küçük bir kasa bulunan yüksek bir tezgah ve tezgahın hemen arkasında bakır cezve ile közlerin üzerinde kahve pişiren beyaz saçlı yaşlı bir kadın vardı.

"Ah, uyandın mı?" Yaşlı kadın bana dönerek güzel bir gülümseme ile konuştuktan sonra cezveyi közlerin arasından çekip tezgahta duran mavi, beyaz ve kırmızı renklerde çiçek desenleri olan iki küçük kahve bardağına cezvedeki kahveyi paylaştırdı.

Yaşlı kadın kahveleri kapıya bakan tezgahın üzerine koyup kenardaki küçük zili eline aldı ve birkaç kere salladı. Sesi duyan iki genç gülüşerek ayağa kalkıp onlara yapılan kahveleri alıp minik bir teşekkür mırıldandılar.

"Şey-" yaşlı kadın en sonunda tekrar bana döndü "Yoongi'yi soracaksın değil mi? Ah o çocuk! şu anda bahçede olmalı, her geldiğinde yarım saatini bahçede geçiriyor. Bazen sadece onlar için geldiğini düşünüyorum, bu yaşlı kadını biraz üzüyor." Kaşlarım çatılırken ayağa kalkıp elim ile kapıyı işret ettim. "Evet evet orada bir yerde, çıkarsan görürsün. Ama sana tavsiye vereyim ona seslenme yanında onlar varken sana cevap vermez. Onlarla ilgilenirken fazla dalıyor." Kimlerden bahsettiğini deli gibi merak eden tarafim bacaklarıma baskı yapıp beni hızlı adımlarla kapıya yönlendirmişti.

Hızlı bir şekilde kapıdan çıktığımda Yoongi'yi bu küçük kafenin önünde görememiştim fakat sesi duyuluyordu. "Hayır, sen kötü birisin."

"Ormana doğru gitme."

Sesin geldiği yöne yani kafenin diğer yanındaki bahçeye yürüyüp Yoongi'yi gördüğümde durdum. Beş kediden üçü yerde uzanan Yoongi'nin üzerinde tepiniyor diğer ikisi ise patileri ile başına dokunuyordu. "Seni aptal kedi ağzıma tüylü patilerini sürme, bu kötü bir şey."

"Hey." Seslendiğimde omuzunda olan kediyi düşmemesi için poposundan tutup sırtını yerden kaldırdığında başındaki saçları ile oynayan kedinin patileri havada kalmıştı. "Ne zaman uyandın?" Yanına adımlarken kedilerin hepsi Yoongi'nin bağdaş kurduğu bacaklarının üzerine çıkıp uyku pozisyonuna geçmişlerdi. "Az önce, burada olduğunu duyunca bakmak istemiştim ama böyle bir şey beklemiyordum. Aklımda öyle bir imajın varki şu anda neden bu kadar sevimli durduğunu anlayamıyorum."

"Belki de çift kişilikliyimdir."

"Öyle olduğuna şu anda inandım." Yanına yaklaşıp oturduğumda kedilerden bir tanesi tırnaklarını Yoongi'nin tişörtüne geçirip yukarıya tırmanmaya çalışıyordu.

"Aslında sadece gerektiği yerde gerektiği gibi davranıyorum." Kedinin poposundan ittirip omuzuna ulaştırdığında yavru kedi omuzuna kıvrılıp kulaklarını Yoongi'nin boynuna sürttü ve küçük bir mırıltı çıkardı.

Kedileri kıskanmam normal miydi?

Çünkü şu anda tam bu sorduğumu yapıyordum.

"Sadece uyuyorsun seni küçük aptal, tüm işin bu." Yavru kedi tekrar bir mırıltı çıkarıp kulaklarını Yoongi'nin boynuna bir kez daha sürttü. "İlgi manyağının tekisin."

Bende ilgi manyağının tekiydim.

Kedi olsaydım bana da böyle davranır mıydı?








Çoooook boş bir bölüm oldu biliyorum ve bu yüzden özür dilerim.

Bu boş bölüme yinede oy ve yorum istiyorum cdjxkdhdoslsj

Bu arada kedilere aşığım, bu gerekli bilgiyi de verdiğime göre  gidebilirim :)

VAMPIRE | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin