Sonunda yatağıma girip yattığım sırada aklımın derinliklerinde sırtındaki siyah pelerini ile dolaş kişi Yoongi'den başkası değildi.
Boş bir anımı yakaladığında zihnime doluyor, ki bunun için her zaman boş bir anımın da olmasına gerek olmuyordu herhangi birşey yaparken dahi zihnime ulaşıp davetsiz bir şekilde içeriye giriyordu.
Hoş, kalbime de davetsiz bir şekilde girmişti.
Ne kapısını çalmıştı ne de haber vermişti gireceğini.
Tuhaf olan sorun ise bundan hoşnut olmamdı.
Kalbime girmesinden, aklıma girmesinden hiçbir şeyinden rahatsızlık duymuyordum aksine beni huzurlu yapıyordu.
Sesini duyduğum an üzerimde bulunan tüm o kasvetli gergin hava dudaklarından çıkan birkaç kelimenin arasından açık olan pencerelerden aşağıya düşüyorlardı.
Haberi var mıydı bilmiyordum ama bana iyi geliyordu.
Elini uzattığında tereddütsüz tutacak birinin olması insanı güvende hissettiriyordu.
İşte ondandı birkaç dakikadır telefon ile olan bakışmam.
Arayıp aramamak arasında kalmıştım. Uyumadığını biliyordum, bu saatte uyumazdı ama elim gidecek gibi olsada çekiniyordum.
Bedenimi saran bu his utanma mıydı yoksa onda olan konumumu bilmeyişim miydi bilmiyordum.
Onun bendeki konumu kalbimin sahibi olması iken benim ondaki konumum sadece koruduğu biri olduğum yönündeyse hemen şimdi gelip canımı alabilirlerdi. Hiç sorun etmezdim.
Başka bir tereddüte yer vermeden kaydettiği numarasının üzerine tıkladım.
Onu arıyordum.
Artık geri dönüşü yoktu.
Telefon saniyeler içinde açılırken kulağıma dayamış bir şekilde duruyordum.
Ne diye bu kadar heyecan yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
"A-alo?"
"Efendim jimin?"
"Şey- ben aslında...."
"Bir sorun yok, öyle değil mi?"
"Yok, hayır sorun falan yok. Sadece uyuyamadım bende seni aramak istedim. Ne yapıyorsun?"
"Duş?"
"Ah, öyle mi?! Özür dilerim ben-"
"Jimin senin neyin var çok tuhaf davranıyorsun."
"Hayır aslında normalim, sana öyle geldi heralde."
"İyi o zaman."
"Yoongi. Yarın ne zaman geleceksin?"
"Ne zaman istersen."
"Peki, yarın sabah saat on gibi gelir misin? Planlarım var."
"Planlarının ne olduğunu çok merak ettim o zaman yarın dediğin saatte görüşürüz Jimin. Karanlık- ah özür dilerim bunu sana söyleyemem o yüzden iyi geceler."
"İyi geceler- oh üzgünüm karanlık geceler."
"Dalga geçme, nasıl alıştıysam öyle konuşabiliyorum."
"Tamam ya ben öylesine demiştim. Hangisini söylememi istersin?"
"Karanlık geceler tercihimdir."
"O zaman karanlık geceler efendi yoongi."
"Size de iyi geceler park jimin."
Telefonu kapatıp yatağımın yanındaki küçük masaya koyarken bir elim kalbimin üstüne gitmişti.
Ben deliriyordum sanırım çünkü bu hissettiklerimin başka bir açıklaması olamazdı.
Yatağımın içine girip örtüyü iyice üzerime çektim fakat dakikalar geçmesine rağmen hiçbir şekilde uyuyamıyordum.
Birşey eksikti ve ben bu yüzden uyuyamıyordum.
Yattığım yatakta milyonuncu kez dönerken uyuyamayacağımı anladım ve yataktan kalkıp pencereme ulaştım. Penceremin geniş pervazına oturup başımı arkaya doğru yasladım. Yoongi ile beraber sevdiğimiz kedi evimizin küçük bahçesindeki duvarın üzerinde oturmuş etrafı izliyordu.
Yapacak başka birşey olmadığı için onu izlediğim sırada kedi başını kaldırıp bana doğru bakmış ve geri sokağa dönmüştü.
Karanlık sokakta görebildiğim kadar evleri ve bahçelerdeki küçük oyun alanlarını izlediğim sırada çalmaya başlayan telefonum ile irkilip olduğum yerden kalkmıştım. Yatağıma ulaşarak telefonu açtım ve tekrar pencerenin geniş pervazına oturdum.
"Yatağına dön jimin."
"Uyuyamıyorum."
"Ama yatağına dönmelisin. Tabi yarın iki çift şiş göz ile dolaşmak istemiyorsan."
"İstemiyorum ama sahiden uyuyamıyorum."
"Denemiyorsun."
"Belkide haklısındır. Deneyeceğim, teşekkür ederim. Karanlık geceler."
"İyi uykular."
Gülümseyerek olduğum yerden kalktım ve tam yatağa gireceğim sırada aklıma dank eden şey ile odamdan çıkıp diğerlerini uyandırmamaya çalışarak mutfaktan bahçeye açılan sürgülü kapıyı çektim ve annemin birkaç hafta önce geldiğinde diktiği kırmızı güllerin yanına ulaştım.
"Özür dilerim ama sizlere ihtiyacım var." Birkaç tane gülü dalından kopardığım sırada beyaz kedi miyavlayarak yanıma gelmiş ve beni korkutmuştu. Elimdeki güller istemsiz olarak yeri boyladığında kedi yanlarına yaklaşıp hepsini birkaç defa koklamış ve yüzüme bakmıştı.
Ne yaptığını anlayamasam da eğilip başını okşadım ve gülleri avucuma alarak tekrar sessiz bir şekilde eve girip odama adımladım.
Yatağa girdikten sonra güllerin kokusunu birkaç defa içime çekerken gülümsüyordum.
Başımı yastığa koymadan hemen önce elimdeki gülleri yastığımın yanına bırakıp üzerime ince örtüyü çekmiştim.
Örtünün bir kısmını avucumun arasında tutarken başım güllerin olduğu tarafa doğru dönüktü ve fazla olmasada kokuları burnuma geliyordu.
Dakikalar içerisinde mayışıp uykuya daldığımda bu gece benim için eksik olan parçayı bulmuştum.
Park Jimin'in rahat bir uyku çekebilmesi için Min Yoongi'nin kokusuna ihtiyacı vardı 🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPIRE | yoonmin
Fanfiction"Eğer sakin olmazsan anlatacağım hiçbir şeyi anlayamazsın." Jimin her gördüğü şey aklına gelince daha fazla ağlamaya başladığından Yoongi derin bir nefes verip kendini geri çekmeye çalıştı. "Üzerine bir şeyler giymelisin." Jimin Yoongi'nin kalkmasın...