1. Yarım Bırakılmış

127K 3.4K 603
                                    

1

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1.KISIM: BAŞKALARINI AFFETMEK

Seneler önce...

Yapraklar savrulur bazen. Çoğu zaman insan...

Hayat yolunda sadece sonbahar ile yetinmez insan evladı. Mevsimler ayırt etmez, aylar, günler... Savrulmak onun için alışılagelmişten de ötedir bir nevi. Sevdiğine de savrulur, sevdiğinden öteye de. İşte böyle bir anda hissetti kalbine gelenleri o da, diline varan kelimeleri sadece geriye doğru itti. Söyleyecek çok şeyi olmasına rağmen o an söyleyesi yoktu.

Göz göze kalınan dakikalar sonrasında yanağına doğru süzülen bir gözyaşı ve titrek sesi eşliğinde "Tamam," diyebildi zorlukla. "Nasıl istersen öyle olsun..."

Karşısında, artık onu tanıdığını hissetmediği adamın, gözyaşını silmek için uzattığı eline dokunmamak için yüzünü tersine çevirdi. Tek bir dokunuşa dayanabilecek ne gücü vardı ne de duyduklarından sonra karşısındaki adamın, bunu gerçekten yapmayı istediğine inanıyordu. Neden her şeyin bu şekilde gerçekleştiğini de bilmiyordu.

Bazı şeyler, eksikler olsa bile, güzel gidiyor sayılırdı. Yaşayabilecekleri küçük bir evleri, en önemlisi de minik bir kızları vardı. Henüz bir yaşına basmamıştı o da. Ve mutlulardı. Mutlu sayılırlardı. Mutlu olduklarına inanmıştı. İnançlarımı boşa çıkarttın, dedi içinden. Beni kendine yabancı yaptın.

"Çiçek, yapma böyle ama-"

Geçen sessiz ve sakin dakikaların ardından kocasının sözlerini kesti Çiçek. "Ben bir şey yapmıyorum..." derken son derece yorgun çıkmıştı sesi. "Kabul ettim ya, boşanalım işte."

Tarık bu hisli sözlerden sonra ne diyeceğini bilemedi. Evliliklerinin ne denli değiştiğini ikisi de biliyordu ama Çiçek görmezden geliyor olmalıydı yoksa bu derece tavrın başka bir anlamı olamazdı. "Bana tavır alıyorsun."

Çiçek bir süredir devam eden bu saçma sapan sözlerin daha ne kadar süreceğini düşündü. Kocası ciddi anlamda tavır aldığını düşünüyordu. Çocukça bir tavır, alınganlık, dargınlık...

Bu kadar basit miydi her şey onun nazarında?

Dün aynı masada birbirlerine gülümseyerek yemek yemişlerdi. O gülümsemeler, şimdi sarf edilen sözlerden sonra ancak bir yalan olabilirdi. Kandırılmış mıydı yoksa?

Kısa bir süreliğine zihninden tanışmaları, evlilikleri, bir bebeğe sahip oluşlarını geçirdi. Hepsinin sahte olabileceği, onu bu boşanmadan ne daha az ne de daha çok yaralamıyordu. Hiç sevilmemiş olmak mı daha kötüydü yoksa bir süre sonra vazgeçilebilir hale dönüşmek mi? İkisinin de yürek burkan bir yanı vardı elbette.

"Cidden böyle mi düşünüyorsun?" diye sordu düşünceleri, yaşadığı hayal kırıklığını bir kat daha arttırırken. "Tavır aldığıma mı inanıyorsun? Alınganlık mı ediyorum ben?" Bu esnada ayağa kalkmıştı, yere dağılmış bir oyuncağa takıldığındaysa ise ilk kez düşmemek için Tarık'a tutunmadı, kendi dengesini kendisi sağladı.

AFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin