Klinikten çıktığı an başını gökyüzüne çevirdi Naz, dudaklarında istemsiz bir gülüş belirirken soğuk hava dişlerine çarpıp içeri sızıyordu. Alt dudağını ısırıp elini açtı ve avucuna düşen tanelerin sıcak teni üzerinde dağılmalarına izin verdi.
Şehrin üzerinde soğuğun sessizliği vardı. Henüz yerleri beyaz kaplamasa da gökten hızlıca düşen kar taneleri hızlandıkça, yumuşak bir örtü örtülecek gibiydi her yere.
Bu Naz'ın uzun zaman sonra ilk içten tebessümüydü. Üşüyen ellerini montunun cebine saklamadı, karşı kaldırımda bekleyen arabaya ilerlerken avucunu açıkta tutuyor ve şekilli tanelerin birikmesine izin veriyordu. Bir elini kaldırıp iri kar tanesi erimeden onun biçimini yakından incelemek istedi, altı köşesini saymaya çalışırken gözlerini iyice yaklaştırmıştı. Şeffaf görünümü az sonra kaybolacak kadar güçsüz duruyordu. O sırada kaldırımdan inip yola bir adım attı fakat duyduğu korna sesiyle hızla geri çekilmişti.
Az kalsın araba çarpacaktı. Hızla giden arabanın geride bıraktığı rüzgarla, saçı savrulup yüzüne gelmişti. Kar tanesini boş verdi, görüşünü kapatan saçlarını geri itti. Bir kazaya karışacak olmasından dolayı kalbi korkuyla hızlanmıştı. Kaldırımda beklerken karşı yoldaki arabadan babasının çıktığını gördü. "Naz dikkatli ol lütfen!"
Elini dur manasında kaldırmıştı bir de. Başını söz dinleyerek aşağı yukarı salladı genç kız. Karşıya geçmesi için arabaların bitmesini bekliyordu, neyse ki bir tanesini yavaşlayıp kendisine yol verdiğinde Tarık da "Gel hadi," diye seslenerek onu çağırdı.
Aceleci adımlarla karşıya geçti. Arabanın arka koltuğuna oturduğunda ön taraftaki Denizhan ardına dönmüştü. "Ablacım koca yoldaki arabaları nasıl görmedin ya? Bu nasıl bir dikkatsizlik?"
Tarık da şoför koltuğuna yerleşip tıpkı Denizhan gibi arkaya çevirdi başını. "Araba çarpıyordu az kalsın Naz... Karşıdan karşıya geçerken hiç öyle başka şeylere bakılır mı? Yola bakacaktın."
"Kar tanesi görmüştüm," diye ince sesiyle mırıldandı. "Ona bakıyordum."
"Kar tanesini başka zaman da görürsün abla ama araba çarparsa bu bizim seni son görüşümüz olabilir."
"Denizhan başlayacağım senin şu patavatsızlığına, ne biçim konuşuyorsun sen?"
"Bu patavatsızlık değil, iğneleyici konuşuyorum ki ablamın aklı başına gelsin... Kar tanesi gördü diye kendini kaybetti!"
Avucunda ufak bir nemlilik vardı. Oraya parmağıyla dokunup su tanelerini dağıttıktan sonra her şeye rağmen tebessüm etti Naz. İlk kez başka şeyler düşünerek hareket ettiği an kendini tehlikeye sokması gülünç gelmişti. Oysa düşüncelere daldığı zaman da aklını kaybedeceğini zannediyordu. Hangisini yapsa zarara düştüğü için "Bir dahakine dikkat ederim," diye mırıldandı ama bu çok geçiştirir gibiydi.
"Lütfen!" Denizhan hala alaycı konuşmasına devam ediyordu. "Lütfen yap bunu..."
Naz başını cama çevirip dışarısını seyretti. Artacağını sandığı kar çabucak seyrelmiş, hatta fazla geçmeden durmuştu. Aralıklı tuttuğu parmaklarını buğulu cama değdirip iz çıkardı. Beş parmağın ucu. Yamuk beş şeklin etrafına çizgiler atarak onları kar tanesine çevirmek istese de hepsi birer güneş olmuştu.
O günden sonra üç gün boyunca okula gitmemişti Naz. Telefonuna düşen mesajları hastayım, rahatsızım diyerek geçiştiriyor ve boş kaldığı vakitlerde sadece uzanıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AF
Teen FictionBabası onu terk ettiğinde küçük bir kız çocuğuydu. Annesi öldüğündeyse henüz büyüyememişti. Ona arkadaşlık etmek için yanında bir tek dedesi vardı, o da sevgi konusunda eli çok sıkı bir adamdı. O zor da olsa kendi kendini büyüttü; sonra pahalı ayakk...