Final: Her Şeyden Geriye Kalan

35.2K 2.4K 636
                                    

Her şeyden geriye, elinde son bir kâğıt kalmıştı yalnızca.

Bir intikam, ancak bu kadar aşağılanmış hissettirebilirdi. Gözlerini sertçe kırptı, geri açtı. Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı, boğazına takılan şey yüzünden yutkunamıyordu.

Kulağına giren ses yalnızca Nil'in ağlamasıydı. Ve Mine de kendisine hiç bakmadan evden ayrıldığında, Tarık birkaç adım geri gidip evin ortasında beklemeye başladı. Bakışları zeminde dolaşıyordu, kendisini nasıl dimdik tuttuğunu bilmediği ayaklarını seyrediyordu boş gözlerle.

Saniyeler sonra Denizhan kardeşinin sırtını sıvazlayarak onu sakinleştirmeye çalışırken babasına doğru ilerledi ve yanında durdu. Hiçbir şey sormadan yalnızca yüzüne eğilip onu kontrol etmişti.

Tarık yan dönüp oğluna baktı ve onun kucağında ağlayan kızına... Aslında bunu yaparken çekiniyordu. Az önce uğradığı hezimetin herkes önünde gerçekleşmiş olmasından dolayı yanaklarındaki yama hissi henüz geçmemişti. Yine de elindeki kâğıdı titrekçe kaldırıp oğluna işaret etti. "B-Bana mektup bırakmış," derken gözleri üstte yazan şeye değmişti ilk kez.

Tarık Sayın için

Yabancı bir kişiden bahseder gibi oluşu, Tarık'ın gözlerindeki ıslaklığı daha da artırmıştı. Taşıyamayacağı bir nefret gibi kirpiklerini damla da ağırlığını tutamayıp yere düştü. Bakışlarının önü bulanıklaştığı için artık o yazıyı da okuyamıyordu. Eli zaten tir tir titriyordu. Kâğıdı aşağı indirip hala sessizce bekleyen oğluna baktı. "Bir şey demeyecek misin?" diye mırıldandı ona. Artık bir şeyler söylemeye değmiyor muyum?

Sessizlik, üstlerine yapışmış kasveti uzayıp sündürürken Denizhan dudaklarını araladı ama bir şey söyleyemedi. Fakat daha sonra kardeşini de alıp gitmek üzere merdivenlere yöneldiğinde Tarık onun söylemek istediğini kolaylıkla anlamıştı. Değmiyorsun.

Birkaç saniye boyunca artlarından baktı. Bugün, o kısa sürede pek çok kişinin gidişini seyretmişti. Kendisine sırt dönenleri... Oysa tek gayesi herkesin memnun kalacağı bir adam olmaktı. Şimdiyse insanları huzursuz etmek ve kendinden kaçırmaktan başka bir şey yapmıyordu.

Sabah uyandığında hayatı daha güzeldi. Hep beraber hazırlanmış bir kahvaltının yanında bebek sesi ve gülen yüzlerle eskisi gibi bir gün geçirecekti. Üstelik buna Naz da dahil olacaktı. Artık ortada konuşulacak bir hatası kalmamıştı çünkü... Sonra apansız bir oyunun içinde olduğu yüzüne vurulunca geriye hissedebileceği bir tek duygu kalmıştı: utanç

Yorgun bedenini yöneltip yavaş ve bitkin adımlarla salona geçti Tarık. Üstünde hiçbir şeyi düzeltemememin dumanlı bir hissi vardı. İnsana şunu sorduruyordu: Bundan sonra ne olacak?

Koltuğa yayvanca oturduktan sonra titreyen parmaklarıyla dörde katlanmış kâğıdı usulca açtı. Minicik bırakılmış harflerin anlattıkları onu şimdiden korkutuyordu. Üstüne asla geçiremeyeceği bir leke bulaşmıştı. Bundan sonra ne kadar beceriksiz olduğunu herkes bilecekti... Ve unutmazlarsa diye geçiriyordu içinden Tarık, ya hiçbir şeyi unutmazlarsa?

Buğulu gözleri kelimeleri seçmekte zorluk yaşarken elinin ayasıyla yaşlarını bir çırpıda silip yazılanlara odaklanmaya çalıştı. Naz'ın yüzüne söyleyecekleri dışında bir de hislerini bu şekilde belirtmesinin ardında, söylenmemiş pek çok şey olduğunu biliyordu. Hatta belki de hala devam ediyordu ifade etmek istedikleri... Tarık ona sonsuz bir susma payı bıraktığı için kızına karşı suçluluk hissi çoğalarak arttığında dişlerini birbirine bastırıp kendisini sıktı, yoksa dağılırdı. Ve her şey, ismi gibi yabancı bir merhabayla başladı.

AFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin