Yorgun ve uykulu gözlerle yazdım bölümü. Bir hatam olduysa kusura bakmayın... Keyifli okumalar dilerim.
-
Yüzüne çarpan güneş ışıklarından dolayı kirpiklerini yavaşça kırpıştırarak gözlerini araladı. Elini kaldırıp suratına koyarken bedenindeki ağrıdan dolayı sızlanmak durumunda kalmıştı. "Ah..."
Dün gece yatakta öylece otururken uyuyakalmıştı ve bundan dolayı tüm vücudu ağrıyordu. Parmaklarını boynunda dolaştırıp başını iki yana eğdi. Aydınlanan hava, başlaması gereken bir gün olduğunu hatırlatıyordu Naz'a ama o daha ne yapacağına karar vermemişti bile.
Mecburiyet gereği bu evde kalmasını isteyen babasına ayak uydurup Sayın ailesine katılamazdı ama geri dönüşünde de dedesinden olumlu bir yanıt alıp almayacağını bilmiyordu. Ayağa kalkıp sersem şekilde odanın içinde biraz dolandı, sonra da kapının önüne geçti. Dışarıdan hiçbir ses gelmiyordu. Yabancı bir yerde olduğu için korkuyordu, sanki bu odadan çıkmaya izni yokmuş gibi hissediyordu. Kulağını yaslayıp sessizliği biraz daha dinledi. O sırada kapı hafifçe tıklatılmıştı.
Naz hızla geriye çekilip tekrar yatağa oturdu ve sırtını dikleştirdi. Ellerini kucağında birleştirirken yanlış bir şey yapıyormuş gibi yakalanmak istememişti. Hafifçe öksürdükten sonra "Gir," diye seslendi.
Açılan kapının ardından pijamalı haliyle Denizhan görünmüştü. Düne rağmen yüzünde yarım bir tebessüm taşıyordu. Naz, onu tedirgin ettiğinin farkındaydı ama yine de bir gülümsemeyle karşılık veremedi. Bunu yapacak güç bulamamıştı üstünde. Kendisine "Günaydın," diye seslenen Denizhan'a karşın yalnızca kısık bir sesle mırıldandı. "Günaydın."
Hemen sonra yanına oturmuştu o da. Sanki yıllardır tanışıyorlarmış gibi rahat davranmasını Naz garipserken parmaklarını birbirine doladı ve bekledi. Zaten kimse kendisini dinlemediği için artık söyleyecek bir şey bulamıyordu, bu yüzden Denizhan'ın konuşmasına ihtiyacı vardı.
"İyi uyuyabildin mi?" Gözleri genç kızın üstündeki kıyafetlerde dolaştı, onları fark edince irkilmiş ve yayılarak oturduğu yerde toparlanmıştı. "Sana kıyafet getirecektim, of aptal kafam ya... Cidden geceki karmaşada unutuvermişim."
"Sorun değil," dedi Naz usulca. Zaten yatağa uzanıp uyumadığı için kıyafetleri dert etmemişti. Asıl problem bugündeydi. Okula gitmesi gerekiyordu ama forması evde kalmıştı. Saati de bilmiyordu. Bu yüzden "Saat kaç?" diye gerçek bir merakla sordu.
Denizhan kolundaki saatten kontrol edip "Ona geliyor," diye cevap verdi ona. Bundan sonra Naz'ın yüzünün endişeye bürünmesiyle o da telaşlanmıştı. "Bir şey mi oldu?"
"Okula geç kalmışım!"
"Geç kalmadın," derken onu sakinleştirmeye çalıştı Denizhan. "Babam sabah ikimiz için de izin aldı, gitmeyeceğiz yani."
Naz yavaşça yerine çöktü. "Niye izin aldı ki?"
Artık daha özenli kelimeler kullanması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden çekingen halde "Yorgunuz ya biraz," diye açıkladı Denizhan, Naz'ın sorusunu. "Ayrıca bugün işlerimiz var."
"Ne işi?"
"Bunu ben söylemesem daha iyi Naz... Aşağı gel, hem kahvaltı edelim hem de babamlar sana açıklasın."
Dişlerini dudağına bastırdıktan sonra "Kötü bir şey mi açıklayacaklar?" diye endişe içinde sordu. Ayağa kalkıp odadan çıkmaya koyulmuşlardı ve bu esnada halsizliğinden dolayı duvarlara tutunuyordu Naz.
Bundan sonra ne yapacağını, ne yöne doğru gideceğini ve tek başına daha ne kadar ayakta kalabileceğini bilmese de elinden bir şeyler gelmeliydi, hayata karşı verdiği çetin savaşta bu sefer mağlubiyeti değil de galibiyeti tatmalıydı hiç olmadığı şekliyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AF
Teen FictionBabası onu terk ettiğinde küçük bir kız çocuğuydu. Annesi öldüğündeyse henüz büyüyememişti. Ona arkadaşlık etmek için yanında bir tek dedesi vardı, o da sevgi konusunda eli çok sıkı bir adamdı. O zor da olsa kendi kendini büyüttü; sonra pahalı ayakk...