-
Aklından geçen ölüm anısı beynine bir ur gibi vurduğunda yüzünü buruşturup bunu unutmaya çalıştı Naz çünkü hatırlamak yarayı bir daha, acımasızca kanatmakla aynı şeydi.
Saçlarını geriye itip ufak odasına göz attı. Telefonunu almıştı, yastığın altından o soğuk fotoğrafı almıştı, birkaç eşyasını da toparlamıştı. Son kez çekmeceleri kontrol etmeye karar verdiğindeyse kapı ardında kendisini bekleyen babası ve kardeşini sıkmaktan korkuyordu.
Her şeye rağmen dolabın çekmecesini açıp içine baktı. İşte orada geçmiş zamanlardan kalma bir kutu vardı. İçinde neler bulunduğunu çok iyi biliyordu. Eğer kapağı aralarsa birkaç bayat anıyla tekrar geçmişe dalmaktan endişe ettiği için buna hiç yeltenmedi bile. Yalnızca kutuyu elinde tuttuğu poşete tıkıp odasının kapısına yöneldi.
Buradan temelli ayrıldığı için hoş olmayan heyecana kapılmıştı bedeni. Ellerinin ve ayaklarının uyuştuğu gibi ruhunda içten bir titreme hissediyordu. Kapıyı aralayıp duvara yaslanmış Tarık'a baktı, başını geriye atarken gözlerini de kapatmıştı. Hemen yanındaki Denizhan ise telefonla ilgileniyordu. Kapının gıcırtıyla açılmasından sonra ikisinin de gözleri Naz'a döndüğünde, genç kız elindeki poşeti ve içi neredeyse boş olan çantayı sıkıca kavrayıp "Geldim," diye mırıldandı.
"Topladın mı her şeyi?"
"Evet." Gözlerini evin içinde gezdirdi, aslında bunu yaparken onlardan kaçıyor gibiydi. En son bu kaçışa bir son verip Denizhan'a baktığında onda memnuniyetsiz bir ifade görmüştü. "Ne oldu?" diye mırıldandı neredeyse korkarak.
"Abla senin her şeyin bu kadar mı?" Denizhan elini uzatıp poşeti aldı ve izinsizce içine baktı. Çantayı kontrol etme gereği zaten duymamıştı, çökük yüzeyinden içinde hiçbir şey olmadığı anlaşılıyordu.
"Biraz daha vardı ama onları bulamadım, dün kaybolmuş olmalı." Dedesiyle yaşadığı hengamede ortadan kaybolan çantanın peşine düşecek değildi. Buna isteği de yoktu. Elindekilerle idare edebileceğine inanıyordu bir süreliğine.
"Dedene soralım."
Naz direkt kaşlarını çatıp aceleyle başını iki yana salladı. "Gerek yok bunun konusunu açmaya." Zaten kendisini eve bile zor alan dedesinin yüzüne daha fazla bakabileceğini sanmıyordu. Bu ondan nefret ettiği için değil, her baktığında ağlayası geldiği içindi. Eskiden onu, taşıdığı nefret ifadesine rağmen merhametli birisi olarak görürdü. Şimdi zamanın eskittiği yüzünde tanıdık bir şeyler bulamamak kalbini yaralıyordu. Daha dün doğmuş da insanları yeniden tanıyor gibi hissediyordu kendisini ve aklı başında birisi olarak bu yapayalnız dünyada yaşamak dehşet vericiydi.
Tarık yaslandığı duvardan ayrılıp kızıyla oğlunun arasına karıştı. Dudaklarını ısırırken "Eğer dedensen korkuyorsan?" diye soracağı esnada Naz hiddetle karşı çıkmıştı. "Kimseden korkmuyorum ben!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AF
Teen FictionBabası onu terk ettiğinde küçük bir kız çocuğuydu. Annesi öldüğündeyse henüz büyüyememişti. Ona arkadaşlık etmek için yanında bir tek dedesi vardı, o da sevgi konusunda eli çok sıkı bir adamdı. O zor da olsa kendi kendini büyüttü; sonra pahalı ayakk...