24. Pişmanlık

30.1K 1.9K 230
                                    

-

Gece misafirin gidişini pencereden seyretmiş, sonra da sessizce mutfağa inip bir şeyler atıştırmıştı Naz. Sanki bir hırsız gibi kimsenin olmadığı mutfakta karnını doyurmanın ardından odasına geri döndü ve titrediği için yorganın altına girdi.

Sabaha kadar gözleri açık beklemiş, kaygı içinde ne yapacağını düşünmüştü. Bu olanları kimseye anlatmadığı müddet okula gidemezdi. Dışarı çıktığı an bir sırtlanın avına yaklaştığı gibi, kendisine de bir katilin yaklaşmasını istemiyordu.

Bu yüzden saat geç olduğunda kapısını çalan Mine'ye "Okula gitmeyeceğim bugün," diye kısık sesiyle konuştu.

Mine, Naz'a yaklaşıp onun yorganın altında kül gibi kalmış suratına baktı. Berbat görünüyordu. Hiç uyumadığı kırmızı gözlerinden ve altlarının şişmesinden belliydi. "Neyin var senin?" diye usul bir dehşetle mırıldandı ellerini onun yüzünde gezdirip. "Naz yoksa hasta mı oldun canım?"

"Galiba..." Gözlerini kaçırıp yorgana biraz daha sarındı ve uykusuz geçen gecenin ağırlığı artık bir patlak verdiğinde, saklandığı yorganın altında yüzünü buruşturup ağlamaya başladı. Gözyaşlarını art arda dökerken sürekli hıçkırıyordu.

Bu ani gelen ağlama krizine şaşkınlıkla baktı Mine. Elini uzatıp onun saçlarını okşarken baş parmağını da yanağına sarmıştı. Hamilelik hormonlarından dolayı kendi gözleri de hemen doldu. "Dün geceden beri hiç iyi değilsin, sıkıntını bana anlatmak ister misin? Hmm?"

"Sizi çok yoruyorum..."

"Bunu duymamış sayıyorum. Söyle Naz, ne karıştırıyor aklını?"

Naz gözlerini elinin tersiyle sildikten sonra saklandığı yorganın altından çıkıp biraz doğruldu. Mine de yatağın ucuna oturup beklenti içinde kendisine bakınca kelimeleri nasıl ifade edeceğini düşünmüştü. "Hani," dedikten sonra daha rahat konuşabilmek için usulca iç çekti. "Hani annem öldü demiştim ya."

"Evet."

"Annem sadece ölmedi, öldürüldü."

Mine kaşlarını çatıp "Nasıl?" diye mırıldandı. Duyduğu şey bir an kalbinin etrafına acı bir his bırakmıştı. "Ne demek öldürüldü?"

"Bir cinayetti." Islak yüzünü iki eliyle silip burnunu çekti Naz. Gözleri kare desenli yorganının üstündeydi. "Ben çok küçükken dedem annemi başka bir adamla evlendirmiş ve ben onu altı yaşıma kadar babam bildim. O... O adam anneme takıntılıydı, sürekli sevdiğini söylese de onu baskılıyordu. Ama aynı zamanda baba diye seslendiğimde de bana kızıyordu, o zamanlar anlamıyordum tabi. Ruh hastasının tekiymiş... Bir gün geldi, anneme çok sinirlendi. İlk başta neden sinirlendiğini şey yapamadım çünkü çok saçmaydı... Annem, benim şeyle-..."

Naz saçlarını sıkıntıyla geriye ittirdi. Elleri titriyordu ve bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Onun yerine yastığının altındaki fotoğrafı çıkarıp gösterdi. "Annem benim için bu fotoğrafı saklamış ve o adam da bunu görünce kıskançlığa kapılıp sinirlenmiş. Dedim ya ruh hastaydı diye, sadece şu fotoğraf için gözümün önünde annemi öldürdü."

Tekrar hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Mine içinde Tarık'ın da bulunduğu fotoğrafa dokunmadan hemen Naz'a sarıldı. Sırtını okşuyor, onu rahatlatmaya çalışıyordu ama artık kendisi de ağlıyordu. "Canım benim..." dedi ince bir sesle. "Bunları yaşadığın için çok özür dilerim..."

"Tek mesele bu değil." Mine'nin omzuna tutunmaya devam ederken ağlamaktan değişen sesiyle mırıldanmaya devam etti Naz. "Mine abla, o adam geri döndü."

AFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin