Birkaç ay sonra
"Naz Sayın."
Kendisine yöneltilen seslenişle, ilerlediği koridorda durup geriye döndü. Hatta koluna girmiş olan Melek de kendisiyle beraber hareket etmişti. Naz ardına baktığında seslenen kişinin müdür olduğunu gördü. Ellerini önünde bağlayıp "Efendim hocam?" diye sorduğunda, yaşlı adam işaret parmağını hareket ettirip gelmesini işaret etmişti.
Naz tüm koridoru ilerleyip heyecanla müdürün karşısına dikildi. Beyaz bıyıklarını sıvazlayıp kendisini bekleyen yaşlı adam böylelikle hemen konuşmaya başlamıştı. "Nasıl gidiyor bakalım?" diye ağır bir tınıda sordu. "Görüyorum sürekli çalıştığını, iyi bir sonuç alacak gibisin."
"Elimden geleni yapıyorum hocam." Önde tuttuğunu ellerini arkasına götürüp birleştirdi bu sefer. "Umarım güzel bir sonuç gelir."
"Gelir gelir, sen böyle devam et muhakkak gelir." Müdür bu sefer bakışlarını Melek'e çevirdi. "Sen Baran Ulutaş'ın ikizi misin?"
"Yok, değilim."
"O nerede?"
Naz "En son bahçedeydi hocam," dedi nazik şekilde.
"Anladım... Sizi hep yan yana görmeye alışkınız normalde. Kafa kafaya verip güzel ders çalışıyorsunuz." Bıyıklarının altındaki dudaklarını hareket ettirip yalnızca alt dudağı ve dişleri görünecek şekilde gülmüştü müdür. "Şimdi de kafa kafayasınız diyebilirim."
"Nasıl?" Birbirine geçirdiği parmakları titrek haldeydi. Yarın mezuniyet töreni vardı ve henüz kimin birinci olduğu belli değildi. Gözlerinin önüne kontenjan şansı gelince bu konu onu çabucak heyecanlandırıyordu. "Nerede kafa kafayayız?"
"Ortalamalarınız arasında milim puan farkı var. Matematik notlarınız da bu akşam girilecek yani birinci belli olacak."
"Gerçekten mi?" Gözleri irice açılmıştı. Kısa bir süreliğine Melek'e dönüp onun gülen yüzüne baktı Naz. Kendi gösteremediği coşku onda apaçık haldeydi.
"Öyle... Baran'a da söyle, ikiniz de akşam konuşmanızı hazırlayın. Yarın mezuniyette birincinin kim olduğunu açıkladığımda ona göre biriniz yaparsınız." Müdür sözlerinin ardından sorguyla havaya kaldırdı kaşlarını. "Bu arada, geliyorsunuz mezuniyete değil mi?"
Bu soruyu cevaplayan ilk önce Melek oldu. "Evet evet geliyoruz hocam."
"İyi güzel, boş bırakmayın oraları." Son bir ciddi ifadeyle baktıktan sonra müdür yanlarından uzaklaşmıştı.
Naz kalbini tutarak tüm bedenini Melek'e çevirdi. "Birincilik..." dedikten sonra devamını zorlukla getirmişti. "Okul birincisi mi olacağım?"
"Ee matematik sonuçları?"
"Bilmiyorum... Baran cevaplarını hiç söylemedi, deseydi belki tahmin edebilirdim şimdi."
Arkadaşının omuzlarını tutup onu sarsarken tüm koridor ortasında "Ay ne önemi var?" diye bağırdı. "Sen kesin geçersin onu!"
Başını yukarı kaldırıp rahatça gözlerini kapattı Naz. Ellerini göğsüne bastırırken dudaklarını ısırıp uzun zaman sonra ilk kez kolay bir nefes alabilmişti. Neredeyse yıllar sürmüş bir çabanın karşılığını almış gibi duyguluydu. Sonra bir pelte gibi yığılan bedenini, kendisini tutan Melek'e bıraktı. "Yarın herkesin önünde konuşma yapabilirim," derken sesi epey dağınık haldeydi. Başını iyice arkadaşının omzuna yatırdı. "Herkes beni izleyecek..."
"Sen de sadece bana bakarsın o zaman."
Birkaç saniye bekledikten sonra Naz yavaşça geri çekildi ve dağınık saçlarını toparladı. Dudaklarını bir refleks gibi yalarken yüzü tekrar gülmeye başlamıştı. "Hayallerim gerçek olabilir Melek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AF
Teen FictionBabası onu terk ettiğinde küçük bir kız çocuğuydu. Annesi öldüğündeyse henüz büyüyememişti. Ona arkadaşlık etmek için yanında bir tek dedesi vardı, o da sevgi konusunda eli çok sıkı bir adamdı. O zor da olsa kendi kendini büyüttü; sonra pahalı ayakk...