Hayatın ona vadettikleriyle kendi elde ettikleri aynı değildi. Ve insan kendi değerini ancak kendi biçebilirdi.
Gergin geçen bir geceden sonra eve girdiklerinde, Naz biraz utanarak başını öne eğdi. Babası bitmeyen bir sorun gibi davrandıkça bundan etkilenen bir tek o olmuyordu. Naz da yanında olan Baran ve Yağmur'a karşı mahcup hissediyordu. Özellikle onların imrenilecek bir hayat sürdüğünü bildiği zaman, bir haksızlık gibi atfediyordu kendisini.
Her beraber küçük evin ortasında dikilirken ikisinin de meraklı gözlerinden kaçırdı bakışlarını. Ensesini ovalayıp "Şey, odamda biraz işim vardı," dedi titrek bir mırıltıyla. "Siz oturun, ben az sonra geleceğim."
Oysaki konuşulması gereken şeylerin farkındaydı, iyi gibi görünmeliydi ama çaba sarf edemiyordu. Bu yüzden aceleyle odasına geçip kapıyı sıkıca örttü. İçeri girdiği an gözleri yerdeki açık bavula değmişti.
Naz'ı belki babası ağlatmazdı ama toplaması yarım bırakılmış bir bavul ağlatabilirdi. Tıpkı farklı bir hayatın hayallerini kuran annesinin gün gelip tüm düşlerini gerçekleştiremeden yarım bırakışı gibi Naz da sürekli babası yüzünden hayatına mola vermek zorunda kalıyordu. Bir tatil planı yapmasının bile onun nazarında suç olduğunu hissedince, bu tekrarlanan sürecin ne kadar ilerleyebileceğini düşünmüştü. Hep en iyi anlarımı mahvolacak korkusuyla mı geçireceğim?
Yavaşça yere oturdu ve dolaptan aldığı kıyafetleri hiç ağlamadan fakat içi sızlayarak tekrardan yerleştirmeye başladı Naz. Her kıyafeti koyuşunda "İyilik ettim sana," şeklinde bir şeyler mırıldanıyordu. "Ama şimdi bakınca sana ettiğim iyilik kendime yaptığım bir kötülük gibi..."
Yıllardır insanların gözünde iyileşmesi gereken bir yaradan farksızdı. Kendisi için uğraşanlar vardı.
Baran. Onun elini tutmasa, yine bir yol alır fakat bu kadar ileri gidemezdi. Yolun sonunu göremezdi. Şimdi ise tekrar kendisini bulma uğraşı gösteren babasından dolayı onun gözünde hiç kapanmayacak bir yaraya dönüşmekten korkuyordu.
Özellikle halini kontrol eder gibi gözlerini üzerinde dolaştırdığı an yaşadığı utancı düşündü. "Ye benim dertlerimle uğraşmaktan bıkarsa?" derken bir felaket senaryosu canlandırdı zihninde, bu babasına daha çok kızmasına sebep olmuştu.
"Of of..." Tekrar babasından bahsetmeye başladı daha sonra. "Tek bir şeyi hak edemez misin sen? Niye bu kadar pervasız bir adamsın? Kendi içimde bile haklı çıkaramıyorum seni, düşüncelerimde bile seni savunmak sessiz bir ihanet gibi. Kimseye söylemesem de beni suçlayacak bir şeyler var..."
Uzun saçlarını geri ittirip sıkıntıyla derin bir nefes çekti içine. Ağlama arzusu boğazına ağ gibi takılmıştı, yine de herhangi bir gözyaşı akıtamıyordu. Aklına düşen farkındalık hissiyle alt dudağını dişledi. Babam duygularımı katletmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AF
Teen FictionBabası onu terk ettiğinde küçük bir kız çocuğuydu. Annesi öldüğündeyse henüz büyüyememişti. Ona arkadaşlık etmek için yanında bir tek dedesi vardı, o da sevgi konusunda eli çok sıkı bir adamdı. O zor da olsa kendi kendini büyüttü; sonra pahalı ayakk...