6.Bölüm

2.2K 134 837
                                    

Yeniden merhaba .

Umarım keyif alırsınız okurken.

jester :Soytarı

Siyah arabasını park ettikten sonra yan tarafa aldığı çantasını alarak arabadan indi. Etrafını kısa bir kontrol ettikten sonra sessizce ,evin kapısına yürüdü. Açık kalan bina kapısından içeri süzüldüğünde göz ucuyla kameraları kontrol ederek kulaklığına dokundu "Kameralar sende jester"

Eline çantasından deri eldivenini çıkarıp takarken bir yandan da üçüncü kata yöneldi. Sakince ve dikkatli bir şekilde merdivenleri inip çıkarken bir yandan da gülüyordu. Üçüncü kata az kalmıştı ki kulaklıktaki ses ,

"Acele et ! Birazdan evde olur!"dediği zaman k uzun bukleli saçını kepçe kulağının arkasına teperek "Belki onun da vakti gelmiştir ha "dedi. Bu sırada son basamağı da çıkmış ve kapının önüne gelmişti. Kapının önünde yazan yazıyı okuyup gülümsedi.

"Gürbüz Kasım Aka ve Ailesi "

"Artık aile denmeyecek kadar azsınız"dedi. Çantasından tek hereketle çıkardığı maymuncukla  kapıyı açtı.Kapı açmak bu işe girdiği ilk gün öğretilen bir beceriydi. Her durum ve koşula göre eğitilen Albastı için savunmasız birini öldürmek çocuk oyuncağı gibiydi.  Onların işi buydu. Durmak dinlenmek demeden her gün biraz daha kötüleşmek ve dünyayı avuçlarının içine almaktı.

Kapıyı açıp içeri girdikten sonra yavaşça kapıyı kapattı. Bakıcının yeni gittiğini ve evin kızının gelmediğinden emin olduğundan rahatça çantasından galoşlarını ve bonesini çıkarıp geçirdi. arkada hiç bir delil bırakamazdı. Bu onun sonu olurdu. Çantasını tekrardan koluna takıp içinden gümüşi renkli tabancasını çıkarıp yatak odasına yürüdü.

Yatak odasına geldiğinde onu ilk yüzünde gülümsemesi ve kafasındaki kepiyle Evin'in fotoğrafı karşılamıştı. Fotoğrafı eline alıp sinsi sinsi güldü.  Gülüşlerinin altında tam anlamıyla acıma duygusu yatıyordu. Ona göre mutlu olmak  imkansız gibi bir şeydi. Hatayında mutlu olduğu anlar az olduğundan en nefret ettiği insan tipi gülen ve mutlu olanlarıydı.

"Ah be güzellik aslında fena tipinde yok . Yazık olacak"diyerek fotoğrafı yerine koyarken her şeyden habersiz nefes alan yaşlı kadına döndü . Gözleri en dibe inmiş , derisi kemiğine yapışmış o yaşlı kadına baktı. Beyaz yatağının içinde öylece yatıyor boş boş tavanı seyretse de nefes alıp veren bir ciğeri ve atmaya devam eden bir kalbi vardı.  Çektiği acılar yüzünden tüm yüzü kırış kırış olmuştu ve bütün vücüdü bembeyazdı. Yüzündeki tek canlılık artık morarmaya başlamış dudaklarındaki o hafifi pembelikti.

"Senin de işin zor be ihtiyar. Ama kızının iyi bir ders alması gerekiyor. Aslında kızının ölüm fermanı elimde ama ben onunla oyun oynamak istiyorum "dedi.İğrenç bir kahkaha atarak silahının emniyetini açtı. Ucuna susturucu denen o minik aleti taktıktan sonra sadidtçe bir gülümseme yerleştirdi yüzüne .

 Ve bir anda silahın namlusu yaşlı kadının kalbine doru doğruldu ve  acımasıca tek el ateşlendi .Bir anda fotoğrafın üzerine bir kaç damla sıçladı. Albastı işini bitirdikten sonra elini kulağına götürüp silahını indirdi. "İşlem tamam jester. "dedi ve kapıya taraf döndü. Evin'in kana bulanmış fotoğrafını eline alıp gülerek "The game has started "diyerek fotoğrafı bir köşeye attı ve hiç bir şey olmamış gibi çıkacakken üzerine kan sıçlamış  eski püskü bir saat takıldı .

"Bunu alabilir miyim acaba ?"dedi. Sonra kahkaha atarak "Tabi ki de evet"diyerek hastalıklı bir ruhun yapacağı gibi gözlerini kocaman açarak saati inceledi. Saati cebine atıp evin kapısından hiç bir şey olmamış gibi çıktı.

Namlu -1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin