48.Bölüm

551 44 160
                                    

Merhabalar canlar. Nasılsınız? Ben çok heycanlıyım açıkcası.

"Yavaş atın çiftesi pek olur. (Atasözü)

Uygar ellerine bırakılan çakı ile ne yapacağını çok iyi biliyordu. Sadece doğru zaman gelecek o çakı ellerini bağlayan plastik kelepçeyi çözecek sonra o da ayağındaki zinciri çözerek özgürlüğüne kavuşacaktı.

Kapatılmış olan gözleri şimdilik görevini yapamazken kulakları fazla iyi duyuyordu. Onun eline çakı bırakan adam ona birazdan demişti ve şimdi gittikçe sesi azalan ayak sesleri ona vaktin geldiğini işaret ettiğinde parmaklarıyla çakının açılması gereken yeri bulup çakıyı iki eli arasında açtığında bileğinin az da olsa sızlamasından elini yaraladığını anladı. Bunu umursamadan ellerini saran plastik kelepçeden kurtulmayı başardığında hemen elleri gözündeki bandı kaldırdı. Açılan gözleri ellerini bulduğunda sızlamanın sebebi avucunun içindeki çizilmeydi. Şimdi sırada bu zincirden kurtulmak vardı. Zincir ayağına kelepçe ile bağlıydı ve o hemen kelepçenin kilit deliğine sokabilmek için bir tel arayışına girdi. Geldikleri bu yıkıldı yıkılacak olan evin sıvası dökülmüş duvarından sarkan elektrik kablosu gözüne çarptığında oturduğu yerden kalkıp ayağındaki zincirin ses çıkarmaması için zinciri elinde topladıktan sonra bir iki adım attı ve kabloyu avcunun arasına alıp asıldı. Eskimiş olan kablo ilk denemede koparken o oraya oturdu. Kabloyu aldığı gibi dışındaki plastik koruyucuyu çıkarıp içindeki tele ulaştı ve ayağındaki kelepçeyi çıkarmak için döndürmeye başladı.

Bir iki dakikalık uğraştan sonra kilidin açılma sesi sardı odayı. Kelepçeyi ayağından çıkararak yerinden kalktı. Ona verilmiş olan çakıyı alarak dış kapıdakilere bağırdı.

"Alo, kimse var mı? Hey çıkarın beni buradan!" dediğinde dışarıdaki adam bağırdı. "Ne var lan? Ne bağırıyorsun" dediğinde Uygar bağırarak "İşemem lazım. "Dedi. Adam, "Pekâlâ "diyerek kapıyı açtı. Kapının arkasına pusu kurmuş olan Uygar ise genç istihbaratçının sırtına bıçağı bastırıp ciğerlerine zarar vermek için seçince yaralanan adam öylece kaldı. Akasını dönemeden, bıçak teninden sıyrıldı ve daha sonra yeniden buluştu teniyle. Adamla yeterince oyalandığını düşünen Uygar bıçağını çekti ve adama bir tekme atıp düşürdü. Adamın savunmasız kaldığı bu anda silahını alıp içindeki mermilerin sayısına baktıktan sonra koridora döndü. Ona yardım eden adam haklı olmalıydı. Şimdilik boş görünüyordu. Koridorun arka balkona çıkan tarafında gitmeye hazırlanıyordu ki beline dayanan silah ile kaldı.

"Hayırdır bir yere mi kaçıyordun? Beyler "diyerek diğer arkadaşlarını çağırdığında onun için özgürlüğe giden yol artık tıkalıydı.

"At silahını! Kaçacağını mı sandın? "Dediğinde kafasına silah dayayan adam Uygar'ın elindeki silahı çekti. Silahı alıp arkadaşına fırlattığında diğeri "Bunu nereden buldun? "Dediğinde Uygar, "Başımdaki nöbetçi kardeşten ödünç aldım. Tabi biracı kan kaybetmiş olabilir "diyerek güldüğünde hepsinin gözleri büyüdü. Adamın kafasına silah dayamış olan "Volkan, çabuk Özgür'ün durumunu kontrol et!" diyerek yollarken Uygar, arkasına dönüp adamın elindeki silahı almak için bileğine sarıldı. Bir anda sarmaş dolaş olan ikilinin arasındaki silahın namlusu beden değiştirdi ve sonra bir anda bir silah sesi inletti ortalığı.

Yavuz'un sürdüğü arabada merkeze dönen ekip ise yorgundu. Akif kafasını geriye attı, "Yorgunluk falan bir şey değil ancak biz bu gerçeği Çağatay'dan nasıl saklayacağız?" dediğinde Yavuz," Sonsuza kadar değil ki sadece tamamen iyi olana kadar. Rehine durumuna bile celallendi görmediniz mi şimdi bunu öğrense kim bilir ne yapar?" diyerek solu dönerken Seher, "Belki de o dönene kadar ipucu buluruz ha. Dediğinde Yavuz," Bu mesele çıkmadan önce ben tamamlamak üzereydim işimi. Belki de Seher haklıdır ha "diyerek göz kırparken Ekrem, "Benim de az kaldı. "Dedi. Akif, "Şu hale bak toplantıda hepiniz çatır çatır sunum yaparken ben sadece fikir beyan edeceğim. Anlamıyorum, Gündür amir beni neden görevlendirmedi ki" dediğinde Seher, "Sen bizim anahtarımız olacaksın Akif, seni en büyük tehlikenin içine atacak olmamızdan dolayı olabilir "dedi iç çekerek. Akif, "Sen gitmemi istemez miydin?" dedi ve güldü. Gülünce yüzündeki muzip ifade Seher'i rahatsız etti ve Seher, "Aman git! Gidersen işte kafa dinlerim ben de. Oh mis" dedi. Akif, "Yan, benim tehlikenin bir gün tehlikenin merkezine gidecek olmam hiç mi rahatsız etmez" demiş ve üstelemişti. Seher,

Namlu -1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin