46.Bölüm

668 46 166
                                    

Merhabalar . Ben geldim . Bu bölüm biraz durgundu ama emin olun yazarken çok keyif aldım aynı keyfi siz de alırsınız umarım

Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreğine giden bir bilet; "can" kenarı olsun. - Cemal Süreya

Kararlar... Hayatımızın her anında kullandığımız beynimizin ve vicdanımızın ortak eseri olarak yaptığımız eylemlerin belki de genel bir adı. Bazı kararları almak kolaydır. Bir kıyafeti almak belki bir yemek yapmak. Ancak bazı kararlar üzerinde saatlerce düşünmeyi bir ömrü bir saatte harcatan kararlar. Şimdi Çağla hayatının en büyük kararını alırken onun düşündüğü şimdilik kardeşine ulaşma çabasıydı.

Hastane'nin artık ezberlediği merdivenlerinden yoğun bakım katına çıkarken Çağatay'da üst kata çıkartılmak için hazırlanıyordu. Doktor Çağla'ya direk genel cerrahi servisine çıkması gerektiğini söyleyince o da yoğun bakım katını es geçip beşinci kata çıkmıştı.

Üst kata çıktığında Çağatay hala odasına yerleşmemişti. Çağla soluğu servisin başında alırken Çağatay da servis asansöründen çıkartılmış bir süre daha misafir kalacağı odasına doğru ilerlerken Çağla gelenin kardeşi olduğunu görünce hemen hasta bakıcının ardından yürümeye başladı. Akif arkasına belirdi,

"Ne oldu ya? Kamera odasındaydım" diyerek Çağla'yı durduğunda Çağla , "Uyandı. Çağatay uyandı" dedi. Akif, "Vay be. Şükürler olsun" dedi. Çağla," Ekibe sen mi haber vereceksin ben mi vereyim?" dediğinde Akif, "Yok yok ben bu haberi telefonda değil gidip merkezin tam ortasına vereceğim" diyerek servisten gerisin geri koşarken Çağla güldü. Daha sonra kardeşine döndü. Kardeşinin insanlara ve çevreye bakışının boş olduğu o kadar belliydi ki. Çağla, "Çağatay sen bu hallere düşecek adam mıydın?" derken servisin ortasındaki hemşire odasının önünde durdu hasta bakıcı ve masada dosyalarla ilgilenen hemşireye "Çağatay Aydoğdu "dediğinde hemşire dosyayı alıp göz gezdirdikten sonra "505.oda "dedi.

Hasta bakıcı yaklaşık yüz metre kadar daha sürüp sedyeyi kapısı açık olan odadan içeri götürdü. Odaya girer girmez insani geniş pencereler karşılıyordu. Hemen girişin sağında kalan duvarda tek bir yatak ve tam karşısında da duvara montelenmiş bir televizyon yatağın sağında bir elbise dolabı sol yanında iki çekmeceli bir şifonyer bulunuyordu. Yarıca yatağın üst tarafındaki panelde acil durumlar için gerekli olacak oksijen ve vakum tüpleri de bu panele sabitti. Hasta bakıcı seyyar sedyeyi sabit olan sedyenin yanına çekti. Çağla odanın en köşesinde -hasta bakıcıların ayağına yük olmamak için- beklerken bir başka hasta bakıcı geldi.

"Hadi Ahmet üç dediğimde "dedi ve Çağatay'ın üzerinde yattığı beyaz çarşafın her iki ucundan da tuttuktan sonra sedyeyi süren ve diğerine göre daha iri olan saydı.

"Bir iki üç. "dedi ve Çağatay'ı yatağına yerleştirdikten sonra seyyar olan sedyeyi alıp gittiler. Çağla bir adım atmıştı ki hemşire elinde serum torbası ve serum makinesi ile gelmişti. Ayrıca bir eliyle de monitörü sürmüştü.

"Çağatay Aydoğdu değil mi?"demiş ve hasta ismini teyit etmişti. Çağla,"Evet "diyerek onayladıktan sonra hemşire önce serumu diğere takıp daha sonra serumun kablosunu o makinenin içine yerleştirdikten sonra serumun ucundaki iğneyi çıkarıp aktif olarak kullanılan damar yolunun musluğuna taktı. Damar yolu işini hallettikten sonra makinenin üzerinde gitmesi gereken miktar ayarlamasını yaparak

"Akşama kadar gider bu. Akşam sekizde antibiyotik eklenecek, hastanın ağrısı olursa bir de ağrı kesici yaparız "dedi ve monitörden izleme yapabilmek adına hali hazırda Çağatay'ın vücuduna takılı olan elektrotların minik metal kısımlarına monitörün kablolarını renklerine göre takıp daha sonrasında da parmağına ufak kıskacı taktı. Daha sonra Çağla'ya döndü,

Namlu -1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin