25.Bölüm

787 62 421
                                    

Merhabalar efendim

"Hain içeriden olunca kapı kilit tutmaz oğul... (Dede Korkut)

"Haberi niye getirmedin? Sana niye bakıyorum ben ? Bana zamanında bilgi getiresin diye değil mi ?"dediğinde karşısındaki takım elbiseli ezilip büzülmüştü.

"Efendim , ben şey içeriye soktuğum adamım  haberi getiremediğini söyledi. Merak etmeyin kulağını çekeceğim"diyerek savunma yaparken Beyfendi aşağılayıcı gözlerle bakarak masasının üzerinde duran santranç taşlarından birini daha oynattı.

"Adamın mı ? O adamı bile sokman için benden  destek aldığını unutuyorsun. Eğer yıllardır örülen bir ağım olmasaydı bugün Gündüz'ün yanına bir hain sokamazdık. Çok yazık adam kendine en mükemmel ekibi kurduğunu sanıyor"diyerek tebessüm ederken  Karşısındaki takım elbiseli bu gülümsemeye güvenerek güldü ve "Evet efendim öyle. Bugün olacaklardan sonra şevki kırılmaya başlayacaktır"dediğinde Beyfendi  bastonuna tutunup yerinden kalktı. Sonra karşısındakinin beklemediği bir hamleyle bastonun içindeki kılıcı çekip sivri kısmını adamının boynuna dayadı,

"Eğer arada işe yarıyor olmasaydın, seni sırf düşmanını dahi tanımadığın için öldürürdüm! Bir daha sakın ama sakın düşmanını hafife alma! Sakın !  Yoksa düşmanından önce ben çıkarım karşısına! Anladın mı?" diyerek kılıcı biraz daha bastırdığında adamı yutkunarak , kılıcı umuramamaya çalıştı ,

"Anladım efendim"diyebildi kekeleyerek. Beyfendi keyifle kılıcını geriye çekip yerine takarken adamın eli hızlıca çizilip kanayan  boğazına gitmişti. Kalbi orasında  atıyordu sanki . Az önce ölümüne bir adım kalmıştı resmen. O eli hala boynunda bir kaç damla kana bulaşırken Beyfendi,

"Şimdi defol!"diyerek işi gereği şirketin gelir gider raporlarına yöneldi.  Adam odayı hırsla terk edip dışarıya çıktığında   kapının solundaki sekreter  ona bakıp süzerek "İyi misiniz?"demişti.  Çünkü beti benzi  bembeyaz olmuş gözlerinde de korku hakimiyet kurmuştu Takım elbiseli   ona soru soran genç adama bakarak , "Sen işine bak!"diyerek tersleyip  ceketinin cebinden çıkardığı kumaş mendille ellerini silerken az geride bekleyen adamına döndü,

"Merkeze gidelim"

****************

Faysal ve Hoca buluştuğunda hoca eliyle anlını ovduktan sonra ,"Kahretsin! Demek seni çıkaracağını söylüyor ha ? Allah belasını versin o herifin!"diyerek kızdıktan sonra Faysal , "Bu işin içinden ya bir çıkış yolu bulacağız ya da ben gideceğim ama unutma ben gidersem sen de benim peşimden gelirsin Keskin!"diyerek uyarmış ve parmağını sallamıştı. Keskin gözlerini adama dikip,

"Bunu biliyorum Faysal , zaten senin lanet anlaşmanın batması yüzünden şerefim iki paralık oldu. İki otelim var ama ikisi de müşterisini kaybetti. Sence bu durumda kim bağırıp çağırmalı  sen mi ben mi ? " dediğinde Faysal ,

"Ne yapacağız peki ?"dedi. Hoca , "Bilmiyorum lan bilmiyorum!"diyerek elini masaya vurduğunda Faysal , "Ellerinde hiç mi kasetleri yok ? Ver şu gazeteci çocuğun eline yaysın. Ondan sonra bakalım kim geri adım atıyor. Hatta dur bakalım bu baskın basına sızdırılmadı ama ya o gün birileri bunları gördüyse?"diyerek kendince fikir üretirken Hoca ,

"Oldu bir de gidip teslim olalım değil mi polise ? Bu haber meydana çıkarsa kurtulacağını mı sanıyorsun sen ? Hem de bu haldeyken ?"dediğinde Faysal ,

"Zaten savclılığa çağırılmam an meselesi "dedi. Hoca , "Bir an önce Cengiz'in bir açığını bulmalıyız "diyerek elindeki kalemi masaya vurmaya başladığında otel binasının dışında duran Akif ise öylece bekliyordu.  Neden uzaktan takip verilmişti ki oysa kısa zamanda yanına sızabilirdi. Her neyse neydi ona bir emir verilmişti ve o da uygulamak zorundaydı.   Sebebsizce ofladı.  O oflarken sonunda Faysal görünmüştü. Demek ki yeniden yolculuk vaktiydi.

Namlu -1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin