42.Bölüm

650 47 206
                                    

Merhabalar. Yeni bölüm ile geldim umarım beğenirsiniz.

İşte başlamıştı aylardır içlerinde bir kurt gibi ömürlerini kemiren şüphe kendini en ağır septomlarıyla belli etmeye. Ortalık karışmıştı bir kere. Karışmıştı da en önemlisi bir can da ölümle burun buruna gelmişti. Gündüz'ün içini yiyen şüpheden nasibini alacak olan Anadolu Hanım gecenin bir yarısında İstanbul'un tenhalaşan sahil kenarlarından birinde Gündüz bey ile bir bankta buluşmuştu. Tepesine topladığı siyah beyaz saçları ve üzerindeki uzun kabanın uçları rüzgarla dans ederken içinde büyüyen acıyı tebessüm maskesi ile gizlemeye çalıştı.

"Büyük zaferler , büyük kahramanlar istiyor Gündüz Bey . Tabi büyük riskler de beraberine geliyor. Ekibinizde bir hainden şüphelendiğinizden için geldiğini biliyorum. Ağzımdan çıkacak tek cümle ile şüphelendiğin kişiyi alacaksın değil mi ? "dedi. Gündüz kafasını sallayınca "Bu teşkilata adım attığın ilk günden beri tanıyorum seni Asım . Kalbini görebiliyorum , düşüncelerini okuyabiliyorum . Ama sana izin veremem, şüphelendiğin isimin adamı içinizdeki hain. Onun hata yapmasını beklemek zorundayız. Onu görevden almana izin vermem demek ekibine sokmayı başardığı hainin izini kendi ellerimle silmem demek." dediğinde Gündüz ,

"Efendim , ama ekibime bir fırsat tanımak zorundayız, öfkeleri gözlerinden okunuyor.Daha ne kadar durdurabilirim ki onları. Arkadaşları orada hasta yatağında yatarken" cümlesini bitiremeden Anadolu Hanım araya girdi,

"Biliyorum Asım . Onlar değil, sen de istiyorsun bu intikamı! Sen değil ben istiyorum onu bugün parmaklıkların gerisine göndermeyi. "dedikten sonra derin bir nefes alarak devam etti. "Devlet işi bu beklemek zorundayız. Onu alsan ne olacak? Hayır ne değişecek* Senden en başından beri istediğim şey onların parmaklıkların arkasına gitmesiydi. Şimdi gidebilirsin" diyerek onu yanından yollarken Gündüz yerinden kalkarak yanından ayrıldığında Anadolu Hanım'ın gözleri doldu. Göz yaşlarından kurtulmak için nefes alırken içindeki yangının büyüdüğünü hissediyordu. Herkesin herkesten sakladığı bir sırrı vardı elbette ve Çağatay her haberinde yaşlı kadının hatrına kalbinde taşıdığı sırrın yükünü anımsatıyordu.

Gün doğmuş , Cenk Çağla'nın ricası ile eve dönmüştü ancak dönüşü ondan beklendiği gibi yorgun değil tam tersine hızlı bir giriş olmuştu. Evin kapısını açarak içeriye girdiğinde ayakkabılardan Eren'in geldiğini anlamıştı. Ceketini omuzlarından sıyırarak içeriye geçti. Selam sabah vermekten vazgeçip konuya girdi,

"Faysal'ı indirdiler. Ancak ölmedi. Şimdi sırada ona suikast girişimi var. Yatakta öldürmeyi planlayacaktır ." Cenk sorgular gözlerle Eren'e baktığında Eren , "Daha önce defalarca aynısı oldu Cenk ? Şimdi ne planlıyorsun?" dediğinde Cenk ,

"Faysal ölmeyecek , en azından suikastçı tarafından . En sağlam on adamı hastaneye yerleştirip suikastın gerçekleşmesini bekleyeceğiz. Hatta dur niye kendi adamımızı harekete geçiriyoruz ki , ekip ekibi kullanarak bu suikastları durduracağız" dedi. Sonra kafasını kaşıyarak bir şeyleri hatırlamaya çalıştı. "Cengiz'in yanına verdiğin adamın neydi adı ?"

"Kazım mı ?" Dedi Eren. Cenk kafa sallayarak elini şaklattı.

"Evet ,Kazım'a söyle her şeyi rapor etsin . Geçen sefer de söylediği gibi. Faysal'ın suikastını bilerek bekledik ama artık bekleyemeyeceğiz . Adım atmaya başlayacağız. Ben beklemekten sıkıldım "dediğinde Eren manidar bir soru sormaktan kendini alamamıştı.Ne olmuştu da her şeyin yavaş ilerlemesini isteyen genç adam bir anda damdan düşercesine hareket etmek istemişti,

"Cenk, planda ani bir hızlanmanın sebebi gerçekten hedeflerin mi yoksa o kız mı? "dedi. Daha sonra ,"Cenk, yapma Çağla ve sen konumlarınız gereği birbirinize uygun değilsiniz "dedi. Cenk koltuğu gösterdi. Eren ile beraber koltuğa oturduklarında Cenk derin bir nefes aldı .

Namlu -1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin