44.Bölüm

700 50 224
                                    

Merhabalar . Rekor kelime ile geldim . Tam 4000 kelime oldu. Eh artık yorumlara beklerim.

"Pandora'nın kutusu açıldı, tüm kötülükler saçıldı."

"Acil hekimi kırmızı alana" "Acil hekimi kırmızı alana"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Acil hekimi kırmızı alana" "Acil hekimi kırmızı alana"

Beyninin içine bir yerlerden bu cümle yeniden dolup zihninin köşelerine çarpa çarpa yol alırken ağırlaşan göz kapaklarını kaldırmayı denedi. Ne olmuştu da açamıyordu gözlerini. Uzun süredir derin bir uykudaymış gibi uyuşuktu bedeni. Neler olduğunu gözlerini açmadan hatırlamayı denedi. Ancak hatırlayabildiği sadece en son boynuna dayanan bir bıçak ve eline bulaşan kandı. Çağatay neredeydi? Çağatay tabi ya.

"Çağatay?" diyerek dudaklarını kıpırdattığında birisinin eline sarıldığını fark etti. Kendi soğuk eline rağmen sıcacık kalan elin sahibini öğrenmek istercesine kafasını o yöne çevirerek gözlerini açmayı denedi.

"Çağla iyi misin?" cevabını aldığında açtığı gözlerinin izin verdiği ölçüde gördüğüyle Evin'e benzetti.

"Evin?" dediğinde Evin gülerek yüzüne baktı. "Efendim canım" dedi. Çağla gözlerini açınca yatakta yattığını görüp doğrulmaya çalışarak "Çağatay, Çağatay nerede? Nasıl o?" dedi. Evin onu geri yatırarak "Bir dur bakalım hele. Önce iyice dinlenmen gerekli. Çağatay da iyi beklemeye devam yani" diyerek durdurmayı denerken Çağla'nın dikkatini sağ kolundaki ufak sızı çekti. Kafasını sızının kaynağı olan seruma çevirirken Evin'e , "Ne oldu bana? "dedi. Evin,

"Geceden beri süren açlığın üstüne bir de rehine olup korku eklenince bayılmışsın. "diyerek açıklama yaparken Çağla elini boynun solundaki yere götürdü. Orada kendine ait olmayan bir doku fark ettiğinde "Adam benim boğazıma bıçak dayamıştı. "dedi. Evin ,

"Bıçağın keskinliği yüzünden yüzeysel bir kesik vardı. Pansumanla hallettiler. Verilmiş sadakan varmış adam biraz daha güçlü bastırsaydı olacakları düşünmek bile istemiyorum. " dedi. Çağla,

"Benim Çağatay'ın yanına olmam lazım. Hemşire yok mu buralarda? " diyerek yeniden kalkmaya girişirken Evin ,

"Hop nereye ya? Serum bitmeden gidemezsin ve serumu yeni değiştiler. Biraz dinlen" dediğinde Çağla zorla yatırıldığı yatağın kenarına oturan kadına baktı, "Ya ne gerek var seruma ya. Ben iyiyim iyi hissediyorum. Gerçekten bak. Lütfen yukarıya çıkalım" dediğinde Evin ,

"Oldu hanımefendi başka. Şimdi sen burada uslu uslu yatacaksın ve ben de sana bir şeyler alıp geleceğim. Yemeden yatağından kalkmak yok. Doktor kesinlikle yemen gerektiğini söyledi. Ayrıca buradan da eve gideceksin. Bu gece kalma burada "dedi ve çantasını koluna takıp ayaklandı.

"Sakın kaçmaya çalışma "dedi ve Çağla'nın yattığı bölmenin perdesini aralayıp dışarıya çıktı. O çıktığında Çağla hırsla "Çok beklersiniz gelin hanım." dedi ve doğrularak onu yatağa bağlayan serumun akışını kesip damarının içine sıvı girişini sağlayan kelebek adı verilen plastik parçayı hızlıca çektikten sonra belini tamamen yataktan ayırıp çantasına bakındı. Ayaklarının ucunda bekleyen çantasını kaptığı gibi indi. Ayakkabılarının ayağında kalmış olmasının bir şans olduğunu düşünerek serumu çektiği yerde akan kana baktı. Çantasından bir kağıt peçete çıkarıp kolundaki kanı silip peçeteyi dirseğini bükerek sıkıştırdı. Çantasının yanındaki ceketini de diğer koluna alarak çantası ile beraber yataktan atlayıp Evin'in yaptığı gibi perdeyi aralayarak acil odasının ortasına çıktı. Sağ tarafa bakındığında acilin çıkış kapısını görüp oraya yöneldi. Kapıdan çıktığında hızlıca merdivenlere döndü.

Namlu -1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin