Bölüm 2: Yaşayan Ölü

8.1K 1.4K 866
                                    

Aklımdasın ve unutmaya devam ediyorum kısmı dışında şarkı kimden kime gelsin bakalım? Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen <3

🌙

Gözlerimi açmak gün geçtikçe zorlaşıyordu.

Göz kapaklarım topraktan ayrılmak istemeyen güller gibi birbirinden ayrılmıyordu. Dünyada görmeye değer hiçbir şey yoktu. Gözlerimi yeni güne açmak için hiçbir amacım yoktu. Fakat uyandığımda eninde sonunda açmak zorunda kalıyordum. Çünkü bir şeyler yapmam gerekiyordu. Yatakta biraz daha aşağıya kaymak, iki adım atmak gibi şeyler. Bu belirtiler sayesinde hayatta olduğuma inanıyordum.

Artık rutinime alışmıştım. Bana verilen odada zar zor uykuya dalıyordum. Ne rüya, ne de kâbus görüyorum. Buna rağmen uykularım huzursuz oluyordu. Asla kendimi dinlenmiş gibi hissetmiyordum. Uyandıktan sonra yatakta boş boş yatıyordum. Çünkü ayağa kalkmak için bir amacım yoktu. Genelde yattığım yer yatak değil, zemin oluyordu. Üşüyordum. Taş zemin iliklerimi ürpertiyordu. Fakat bundan çekinmiyordum. Çünkü içimde bir yerlerde alev almış bir şey vardı. Aldığım nefes bile ateş soluyormuşum gibi hissettiriyordu.

Kapının önünde hep bir silüet kol geziyordu. Bunun Ragnor olduğunu biliyordum. Günlerce yüzüne bakmam, onunla tek kelime konuşmam için bana yalvarmıştı. Tek ağzımdan çıkan kelime, "Git." olmuştu. Fakat sürekli kapıdaydı. Büyük ihtimalle benim için koridor buraya kendimi kapattıktan bir süre sonra loş ışıkla aydınlatılmaya başlanmıştı. Bedenin gölgesi kapının en alttaki aralığından ışık sayesinde onu görebilmeme neden oluyordu.

Ragnor'un kim olduğunu öğrenmiştim. Nihayetinde onu tanımıyordum. Gölge kimliği, büyük ihtimalle hayatının büyük çoğunluğunu oluşturuyordu ve ben sadece yalanın bir parçasıydım. Bana yalan söylemediği tek şey, ismiydi. Öyle söylemişti ve sadece bu konuda ona inanıyordum. Fakat neden ismini sahte bir isim yapmadığını anlamıyordum.

Ragnor hakkında düşünmemeye çalışarak gözlerimi daha da sıkı yumdum.

Düşünecek çok şeyim vardı. Büyük ihtimalle haftalardır kendi kendime konuşuyordum, yine de bir çıkar yolu görememiştim. Her gün, her dakika, her saniye zihnimde bir şeyler dolanıyordu. Hiçbiri elle tutulur değildi, her gün düşündüklerim aynıydı.

Bir Denatri'ydim. Hâlâ sağ kolumdan kontrolsüz bir şekilde karanlık yayılıyor, odanın karanlığına karışıyordu. Neden bir kolumdan yayılıyordu, bilmiyordum. Tek bildiğim içimde ışıktan eser olmamasıydı. Kapının altından yansıyan ışığı tenime çekmeyi denememiştim bile. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Gücümü istemiyordum. Kendimi görmek istemiyordum.

Düşünmek istemediğim çok konu vardı.

Üzerinde bulunduğum saray dâhil tüm Gölge Krallığın hakkım olduğunu kabullenemiyordum. Ben bu krallığın üstüne ışığı sürmek için eğitilmiştim. Hayattaki tek amacım buydu. Tahtı istemiyordum. Gerçi kimse de teklif etmemişti. Bu topraklardan sorumlu olmak istemiyordum. Sırf bu yüzden bile çoğu zaman geçmişimi hiç öğrenmemiş olmayı diliyordum.

Nora'nın beni saraya bırakış hikâyesini duymamış olmayı diliyordum.

Derin bir nefes alıp ellerimi zemine dayadım ve yavaşça kendimi kaldırdım. Sırtımı yatağın yanına yaslayıp yüzümü buruşturdum. En son ne zaman yıkanmıştım, bilmiyordum. Fakat kokum yine dayanılmaz bir hâl almıştı. Sadece kokum kendimi rahatsız edince yıkanıyordum. Banyoya girmek istemiyordum. Her taraf ayna doluydu ve kendimi görmekten nefret eder olmuştum.

GECE DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin