İyi okumalar bir tanelerim ♡
🌙
Uykunun ısrarcı parmaklarından zar zor kurtulurken gözlerimi aralamaya çalıştım.
Birbirine geçmiş kirpiklerim zar zor gözlerime açılması için izin verirken dudaklarımı araladım. Ragnor'un sırtı görüşümü kapladı. Sırtında gözlerimi dolaştırdım. Kapanmış, geriye bir çizgi iz kalmış yaraya bakmak kanasusamış rünümün sızlamasına yetti. Kafamı çıplak belinden kaldırıp doğruldum. Yastık boynumda kalmış, bir şekilde kafam beline kadar gitmişti. Tek yapabileceğim şey bunun ona ağrı vermemiş olmasını ummaktı. Gözlerim elime, parmaklarını geçirdiği ellerime kayarken kaşlarımı çattım.
En son ışığı ona aktarmak için bileğini tutuyordum.
Elini değil.
Bu davranışları yüzünden gerçekten sapasağlam olduğunu düşünüyordum. Ta ki Pix baygın Ragnor üzerinde incelemeler yapıp böbreklerinin, akciğerinin ve kalbinin delindiğini söyleyene kadar. İşin aslı, delikten kast ettiği boyut neydi, hiçbir fikrim yoktu. Yine de kulağa bu kadar tehlikeli gelen yaralarla nasıl bu kadar iyi olabiliyordu, anlamıyordum. Muhtemelen sorsam ukala bir şekilde, "Denatri gücü, ne yaparsın." tarzında bir şeyler derdi. Bu yüzden sormamak en iyisiydi.
Ragnor'un gayet iyi göründüğünü söyleyip Mena'nın yanına gitmek istediğimi belirttiğimde Pix bana ölümcül bir bakış atmıştı. Açıklamasına göre Ragnor iyi değildi. Sadece her şey yolundaymış gibi yapıyordu. Bol bol dinlenip uyku sırasında bile iç organlarının onarımını sağlıyordu. Artık fark etmeden kendini iyileştirmeye alışmıştı fakat vücudunun içini göremediğinden bu iyileşme işlemi zaman alıyordu.
Benim görevim ona mum olma görevini üstlenmekti.
Bir şekilde Denatri'ler arası güç aktarımı yapılabiliyordu. Öncesinde bunu gerçekleştirerek varlığını kanıtlasak da bunun gerçekliğini resmi olarak bana Nora söylemişti. Onun tahminine göre aza bu konuda önemli bir rol taşıyordu. Sadece azası karanlık olan bir Denatri ve azası ışık olan bir Denatri birbirlerine güç aktarabilirdi. Nora bunun kitaplarda yazmadığını, sadece öyle hissettiğini söylemişti. Bildiğimiz üçüncü bir Denatri olmadığından aksini deneyecek deneğimiz de yoktu. Ve Nora'nın teorileri beni pek ilgilendirmiyordu. Tek bildiğim ışığın işine yaradığıydı.
Pix'in işi bittikten sonra Nora hepimizi saraya geri götürmüştü ve Ragnor için bir oda ayarlamıştı. Oda, benim kaldığım revire çok benziyordu. Fakat daha küçüktü. Bir sürü bitki özünün yer aldığı, loş ışıkta bile farklı renklerde olduğu belli olan tüpler yuvarlak bir masaya sıralanmıştı ve odada tek bir yatak vardı. Duvarlara yapışık, basit görünümlü iki kapı vardı. Muhtemelen biri banyoya, diğeri koridora çıkıyordu.
Gözlerimi ağır ağır kırpıştırıp ellerimizden ayırdım ve Ragnor'un çıplak sırtına bakmakla yetindim. Ense kökünden başlayan rünler omurgası boyunca sıralanmıştı. Pantolonundan görünmese de rünlerinin kuyruk sokumuna kadar devam ettiğine emindim. Saymak için uğraşmayı denemiştim fakat bunu Ragnor'a sormanın daha pratik olacağını düşünmüştüm. Çünkü bir günü aşkın bir zaman boyunca yemek yememiştim ve uyumamıştım. Her şey o kadar peş peşe olmuştu ki son iki gün iki hafta gibiydi.
Ragnor'un kaslı omuzları her nefesinde yükselip alçalırken bakışlarımı kaçırmaya çalıştım fakat hain gözlerim buna izin vermedi. Gözlerimi zar zor bana doğru çevrilmiş kafasına kaydırdım. Siyah saçları yastığın üstünde dağılmıştı. Aralık, pembeliğine biraz olsun kavuşmuş dudakları arasından nefes alıp veriyordu. Uzun kirpiklerinin gölgesi loş ışıkta yanaklarına doğru dökülmüştü. Yüz üstü yatmasına rağmen nedenini öğrenemediğim boynundaki izler ışığın da etkisiyle kırmızıya çalıyormuş gibi gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE DANSI
Fantasia❝Karanlık çöktüğünde parlayan tek yıldız benim. Ben, sonsuz ışığın başladığı yerim.❞ Eleta tanıdığı bütün kişiler tarafından yalanlarla kandırılmıştı. Hiçbiri bunu onun kötülüğü için yapmamıştı fakat ihanetin acısının alevi bir türlü içinde sönmüyo...