Bölüm 48: Misafir

5.5K 984 852
                                    

İyi okumalar!

🌙

Aynanın önünde kendi etrafımda bir kere daha dönüp üstümdekileri inceledim.

Nora'nın tasarımını ilk gördüğümde bu tarz bir şeyi giyeceğimi hiç düşünmemiştim. Şimdi ise o kumaşların içindeydim. İnce, siyah kumaştan olan ve her yerimi sarıp kapatan elbise sadeydi. Belimde bir sürü özel ve değerli taşlarla döşenmiş bir kemer vardı. Elbisenin her kısmı boldu fakat buna rağmen üzerimde kötü durmuyordu. Zaten bu siyah, ince kumaşın asıl amacı onun altında giydiğim dans takımını gizlemekti. İçimde giydiğim dans takımı Güz Krallık stiliydi. Üstü sıfır kollu ve altı ise dizlerimin iki karış üstünde bitiyordu.

Elbette bu kumaşın altında ne olduğunu bilmeleri için dahi olmaya gerek yoktu. Ben bir simgeydim. Ve de bir mesaj. Gereğinde üzerimdeki kumaşı çekip atabilir ve karşılarına almak istemedikleri bir silaha dönüşebilirdim. Nora tam olarak bunu söylemişti. İşin aslı onun nasıl giyineceğini merak ediyordum. Her zamanki belindeki rünleri gözler önüne seren bir elbise mi giyecekti? Yoksa simsiyah bir dans takımı mı?

Kafamı sağa sola sallayıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi yüzüme çevirdim. Lina yüzüm hiçin hiçbir bitki özüne ihtiyaç duymayacağımı belirtmişti. Buna rağmen banyomda odamın tasarımcısı olan Ragnor'un koyduğu, siyah renkli bir şişe bulmuştum. Kaygan sıvıyı parmaklarımın ucuna bulaştırdığımda siyah boya olduğunu fark etmiştim. Bu yüzden Freya ve Lina'nın hareketlerini anımsamaya çalışarak boyayı gözlerimin etrafına sürmüştüm. Gözlerimin etrafını buğulandırdığımda gözlerim bulutlu gibi görünmeye başlamıştı.

Aynanın önünden ayrılıp yatağıma doğru ilerledim. Komodinin üzerindeki özel silahlarımı elbisemin altındaki dans takımıma sarılı silah kayışlarına yerleştirmeye başladım. Ragnor'un özel tasarım, siyah bıçaklarını bacağımın etrafına doladım. Ardından diğer silahlara uzandım. Altın ve Safir, nihayet Nora'dan belim elime geçmişti. Parmaklarımı ikiz kılıçlara doladığımda biri kararıyor, diğeri ışıklar saçmaya başlıyordu. Azizel'in ikiye bölünmüş hali gibilerdi.

Gözlerim Azizel'e kaydığında ona dokunmak konusunda kararsız bir şekilde durdum. Ragnor birkaç saat önce gelip onu bıraktığından itibaren ona dokunmamıştım. Zihnimin içinde çığlık çığlığa kalmasından, kâbusuma dokunup acı çekmesinden korkuyordum. Ve de Nora'ya söylemediğim bir düşünceye ulaşmasından korkuyordum. Bir hafta sonrasında yıkım getireceğim gecenin rivayetine.

İçimdeki huzursuzluğu zar zor bastırıp parmaklarımı Azizel'in kabzasına doladım. Bilinci zihnimin derinliklerinde uyandığında ona seslenip seslenmemek arasında kaldım. Zihnimin içini rahatsız edici bir his doldururken Azizel iç geçirdi. Her zaman olduğu gibi bu tepki karşısında yüzümü buruşturdum. "Sonunda!" diye seslendi Azizel. "Benimle ne zaman konuşmayı düşünüyordun küçük hanım? Parmaklarını şu lanet hançere dolaman için illa Rewna'nın buraya geleceği gece olması mı lazımdı?"

Zihnime uğursuz düşüncelerin uçuşmasına tüm gücümle engel olurken, "Özür dilerim," diye mırıldandım sesli bir şekilde. "Sadece... Çığlık çığlığa zihnimde bağıran sendin!" Derin bir nefes aldım. "Sadece sana daha fazla zarar vermek istemedim."

Azizel bir süre sessiz kaldı. Alınganlığını hissedebiliyordum ve onu zihnimde böyle duymak beni üzüyordu. Azizel'i seviyordum ve özlüyordum. Uzun zaman sonra onu elime aldığımda ise çığlık çığlığa kalmasına neden olmuştum. Sırf bu yüzden uzun zamandır konuşamamıştık bile. En sonunda Azizel burun çekmeye benzer bir ses çıkardı. "O zaman o lanet varlığın zihnine dokunuşları tazeydi," diye açıkladı huysuzluğunu taşıyan bir sesle. "Şimdi ise öyle değil. Tabii ki çığlık atmayacağım." Kısa bir an duraksadı. "Seni çığlık atmakla tehdit ettiğimde atarım, orası konu dışında."

GECE DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin