Bölüm 10: Uğraş

8.1K 1.5K 713
                                    

İyi okumalar! 

Medya: Kral ikiz kılıçları Eleta'ya hediye ederken. Yıllar yıllar öncesi... 

Müzik: Bölümü yazarken bunu dinliyorum. Lol sadece bir oyun değil, bir sanattır. Müziklerine bayılıyorum <3 

Oy ve yorumları unutmayın ♥

🌙

Mutfaktan çıktıktan sonra sürüsünü kaybetmiş bir kuş gibi etrafa bakınmakla yetindim.

Tam ihtiyacım olduğu sırada Azizel zihnimdeki bilincini uyandırdı. Lina'yla konuşurken beni bölmemişti. Bu iyi bir şeydi. Düşüncelerimi, birazdan söylemek istediklerimi bilen biri yokmuş gibi konuşmak daha iyi oluyordu. 'Antrenman salonuna mı?' diye sorduğunda kafamı salladım. Fakat bunu görüp göremeyeceğini bilmediğimden, "Evet." diye mırıldandım. "Nerede olduğunu biliyor musun?" Muhtemelen biliyordu.

Bilmeme ihtimali olmadığını ima eden bir ses tonuyla, 'En üst katta.' diye seslendi zihnime. Bacaklarımdan hayali gözyaşları dökülmeye başlarken ciğerlerime derin bir nefes doldurdum. Koşsa mıydım? Yoksa enerjimi saklasa mıydım? Sadece yürüyerek çıkmak uzun sürerdi. Benim kaybedecek bir saniyem bile yoktu. Çünkü haftalarımı kaybetmiştim. Azizel pek sıcak yanaşmadığım fikri zihnimde yüksek sesle tekrarladı: 'Ee, koşsana kızım.'

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir bedene sahip olsa muhtemelen şuan tam önümde, pişmiş kelle gibi sırıtmamaya çalışarak dudaklarını birbirine bastırıyor olurdu. Nefesimi düzene soktuktan sonra yavaş bir tempoyla koşmaya başladım. Sırtımı izleyen birileri olduğu, bir şeylerden kaçmamın gerekmesi hissiyatı kaybolmamıştı. Temkinli olmak için omzumun üzerinden kısa bir bakış attıktan sonra adımlarımı hızlandırdım.

"Baksana Azizel." dedim düzenli nefeslerim arasından. "Bedenin nasıl görünüyordu?" Aslında daha uzun bir cümle kurmak istemiştim fakat koşuda önemli olan şeylerden biri düzenli nefes alıp vermekti. Yakaladığım ritmi bozmamak için kelimeleri kısa soluklarım arasına sıkıştırmış, sonra da zihnime sıkışmış Azizel'e sunmuştum. Azizel bir süre sessiz kalırken adımlarımı daha da hızlandırdım. Saçlarım havalanıp daha sonra aslında bedenimden hiç uzaklaşmamak istiyormuş gibi sırtıma çarpıyordu. Çıktığım merdivenleri saymıyordum. Sonuçta merdiven kalmayana kadar koşacaktım.

'Neden sorma gereği duydun?' diye sordu Azizel. Sesi mesafeliydi. Düşüncesizliğime karşı dudağımı cezalandırmak istermiş gibi hafifçe ısırırken ne demem gerektiğini düşündüm. Bu onu rahatsız etmiş miydi? Gerçi muhtemelen düşündüklerimi de duyuyordu. Azizel üstümdeyken zihnim bile bana özel değildi. Fazla düşünmeden, "Merak." diye tısladım. Ciğerlerimi hafif bir sızı sarmıştı. Bu kadar koşudan sonra onlara hak veriyordum. Fakat daha yeni başlıyorduk.

'Fazla merak iyi değildir.' diye seslendi Azizel. Dudaklarımı aralayıp nefesi verirken daha da hızlanmaya çalıştım. "Zihnimi okuyabiliyorsan sana düşünerek cevap vereceğim. Düzenli nefes alıp veriyorum, bunu bozmak istemiyorum." dedim tek nefeste. Kim olsa tek nefese bu kadar kelimeyi nasıl sığdırdığımı oturur düşünürdü.

'Zihnini dinliyorum. Konuş kızım.' dedi Azizel. Ona seslenmem gerekip gerekmediğinden emin olmayarak boğazımı temizledim. Sanki kelimeler tekrar dilimin ucunda şekillenecekmiş gibi boğazımı temizlemem gereksiz bir hareketti. Düşünmeye devam ederken beni duyup duymadığından emin değildim. 

GECE DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin