Bölüm 34: Gerçekler

7K 1.2K 1.7K
                                    

Tatlış Mı Tatlış Sınır: 237 Vote, 1000 Yorum ♥

Medya: Ragnor. Tatlış çizerime buradan çok teşekkürler ♥ Not: Rünler bu kadar büyük değil. Daha iyi gözüksün diye öyle çizildi.

Bu bölüm Ragnor'un her şeyi anlatmasını sabırla bekleyenlere gelsin. Ve hayaletlikten çıkıp aramıza katılan güzel insanlara. (Böyle dediğimde kendimi Gri Koç gibi hisettim flksejfkls  Selamlar güzel insanlar fln.)

İyi okumalar!

🌙

Nora'nın eli avucumun içinde durmaya devam etti.

Karanlığı etrafımızı bir koza gibi sardı ve bir saniye sonra kalabalığın arasında, devasa pastanın önünde belirmemizi sağladı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Hislerim birbirine o denli geçmişti ki hiçbir şey düşünemiyordum. Kontrolsüz bir şekilde dolan gözlerim buğulu görmeme neden oluyordu. Zihnimde hâlâ Azizel'in ve Nora'nın tatlı kutlaması dolanıyordu. Alkışlar, bağırışlar ve tanımadığım kişilerin yüzlerce bakışları arasında yavaşça yutkundum.

Gözlerim el çırpan kalabalığı taradı. Farklı yüzler, tanımadığım ruhlar... Dudaklar aralanıyor, nakarat gibi aynı cümleyi tekrar ediyorlardı: "İyi ki doğdun Eleta!" Gözlerimi tekrar kat kat, yukarıya doğru çıktıkça sivrilen pastaya çevirdim. Tam kafamın hizasına neden orada olduğunu bilmediğim mumlar sıralanmıştı. Razien, Lina, Ragnor ve Mena pastanın yanında bana bakarak gülüyorlardı.

Nora'nın eli avucumdan ayrıldı. Belimden tutarak yavaşça beni öne doğru iterken, "Hadi," diye mırıldandı. Bir adım attım. Ardından bir tane daha. Uyuşmuş adımlarla, çarpılmış bir zihinle pastaya doğru ilerledim. Razien pastanın yanına vardığım gibi kollarını açıp bana sıkıca sarıldı. İlk sarıldığım bedenin onun bedeni olduğunu şaşkınlıkla fark ettim. Zar zor kollarımı kaldırıp onun gövdesine doladım. Razien özenle şekil aldırılmış saçlarımı umursamadan karıştırırken, "İyi ki doğdun doğum günü kızı," dedi alayla.

Fazla oyalanmadan geri çekildiğinde kollarımın arasını Lina doldurdu. "Bu yıl senin yılın olsun Eleta," diye mırılandı kulağımın dibine doğru. Ardından geri çekildi.

Ve sonra Mena geldi. Boy farkımızı giydiği topuklularla kapattığı için göğsüme sarılabilmeyi başarmıştı. Titreyen kollarımla sıkıca ona sarıldığımda kesik bir nefes verdim. "Şaka gibi ya," diye mırıldandı kulağıma doğru. "Şu ana kadar doğum gününü yanlış günde kutladığımıza inanabiliyor musun?" Kıkırdadığımda Mena'nın da gülümsediğini hissettim. "İyi ki doğdun, kardeşim." dedi usulca. "Başıma gelecekleri bana gösterselerdi yine de seni tanımayı tercih ederdim. Her şeye değersin." 

Gözlerimi yumup bedenini kendime daha çok bastırdım. "Titriyorsun," dedi Mena şaşkın bir sesle. Tekrar güldüm fakat boğuk bir gülüştü bu. "Ağlamamak için," dedim kesik, dudaklarımdan zor çıkan kelimelerle. Mena'dan ayrılamadım, kollarımı onun bedeninden çekemedim.

Çünkü bir sonraki durağımı biliyordum. Son durakta ise sonsuza kadar kalmak istiyordum. Bunu istemek beni korkutuyordu. Kendimi bu denli kaybetmek de öyle.

Ne kadar olduğunu kestiremediğim bir süre geçti fakat tahminimce çok uzun bir süre değildi. Göğsüm sanki birini kaybetmiş küçük yetimin ağrısını çekiyordu. Tam sol tarafımda, beni mahfeden bir ağrı peyda olmuştu. Mutluluk, hüzün, şaşkınlık... Tüm bunlar birbirine girmişti. Yoğun duygularımın hepsi bir kıvılcıma dönüşseydi şuracıkta alev alıp tutuşabilirdim.

GECE DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin