Bölüm 21: Sil Baştan

8.1K 1.3K 940
                                    

Şarkı benden Mena'ya gelsin. Ve... Kalk, güzel kızım. Sen yaban ellerde ölmeye değil, sana uzanan elleri katletmeye layıksın.

Alttaki muz değil, ay. (slkefjlkesfjlksej)

SINIR: 190 VOTE 500 YORUM

🌙

İç geçirirken iyi bir banyoya ihtiyacım olduğunu düşünüyordum.

Lina tertemiz dans kıyafetleri içerisinde yüzünde bir sırıtışla gerinirken hafifçe gülümsedim. Üzerimdeki kıyafetlerde hâlâ katilim olmaya ant içmiş kadının, Kesha'nın, kanı vardı. Üç günü aşkın süredir yıkanmamıştım ve saçlarıma bulaşan kandan midem bulanıyordu. Tüm buna rağmen sevgili Pix, Ragnor'un yanından bir saniye bile ayrılmama izin vermemişti. Üstelik odada banyo vardı. Beş dakikaya duş alıp gelebilirdim. Fakat Pix buna bir türlü izin vermemişti.

Ya aşırı korumacı davranıyordu ya da Ragnor'un durumu düşündüğümden daha kötüydü. Oyumu ilk düşüncemden yana kullanıyordum. Ragnor üç günde sapasağlam olmuştu. Bu ağır bir yara almadığını düşünmeme neden olurken sürekli durup kendime onun bir Denatri olduğunu hatırlatıyordum.

Pix, Ragnor'un üzerine eğilmiş, son kontrollerini yapmakla meşguldü. Lina bu sırada odada dolaşıyor, bazen Pix'i izliyordu. Genelde sessiz duruyordu ve bir şekilde, nedensiz yere neşeli gibiydi. Nedenini sorgulamak, gülümsememesini söylemek istiyordum. Mena ölümün pençesinde acı çekiyordu. Nasıl oluyor da insanlar hayatına kaldığı yerden devam edebiliyordu? Bu düşünce bana acı veriyordu.

Ben kırılırken insanlar kırıldığı yerden yeşermeye devam ediyordu. Birileri son nefesini verirken birileri bakir ciğerlerine kirli dünyanın ilk nefesini davet ediyordu. Krallığın bir köşesinde biri ağlarken diğer köşede biri gülüyordu. Birileri kazanıyor ve birileri kaybediyordu. Kimse, bir başkasının yaşadığını tam anlamıyla umursamıyordu. Evren bir zıtlıklar bütünü oluvermişti.

Gözlerimi zar zor Lina'nun uzun, ince bedeninden ayırıp Ragnor'a çevirdim. Gözlerimi ondan ayırmam ile birlikte zihnimdeki puslu, rotasız düşüncelerin belli bir yönü göstermekte beceriksiz pusulası tekrar şaştı. Ragnor gözlerini yatağa sabitlemişti. Uzun, kıvrık kirpikleri sıradan bir anında bile kabul etmekte kendimi zorladığım, güzel bir görüntü bahşediyordu. Karanlığını vücudunun içinde Pix'in dediği yere yönlendirmeye çalışırken kalın, kalkık kaşları hafifçe çatılmış, kaşlarının arası aşağıya doğru hafifçe eğilmişti. Saçlarından isyankâr birkaç tutam saçı alnına değiyordu.

Göremediği bir yerde karanlığı nasıl var ettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Benim için mucizeye eş değer olan durumlar genelde Ragnor için sıradan bir durum çıkıyordu. Bu çoğu zaman sinir bozucu oluyordu. Güçsüzlüğüm sürekli yüzüme vuruluyor gibiydi. Tüm gücüme erişip o cezbedici gücün zehirli sularından tatmak istiyordum. Tüm insanlığı yeryüzünden silecek güce sahip olup bunu yapmayarak kendimi tatmin etmek istiyordum. İçimdeki güce meydan okumak, bana hükmetmesine izin vermeden ona hükmetmek istiyordum.

Zihnimdeki pusulanın oku beni gösterirken gözlerimi Ragnor'dan ayırmadan, "Artık gidebilir miyim?" diye sordum. Sesim huzursuzlukla dolup taşıyordu. Ragnor'un sıkı vücuduna hızla göz gezdirirken kollarında ve sırtındaki eski yara izleri tenini daha çekici kılıyordu. "Şuan ışığıma falan ihtiyacı olduğunu sanmıyorum." dedim boğuk bir sesle. Ne zamandan beri yara izleri bu kadar dikkatimi çekiyordu? "Duş alıp Mena'nın yanına gitmek istiyorum."

Pix'in iri gözleri bana çevrilirken Pix bana, beni boğmak istiyormuş gibi bakıyordu. Dik dik ona bakıp meydan okurken, "Bir tutam sabıra sahip misiniz Bayan Payre?" diye sordu tatlı bir şekilde. Ragnor'un sırtında gezinen parmakları duraksayınca Ragnor gözlerini yataktan ayırıp bana çevirdi. Ve gözlerine her baktığımda beni kuşatan tuhaf duygu, tekrar baş gösterdi. Sanki gözlerine bakarak çok şey anlayabilirdim fakat anlayamıyordum.

GECE DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin