Bölüm 11: Cazibe

9.4K 1.6K 1.6K
                                    

Okuyorsanız lütfen kendinizi en azından vote atarak belli edin. Lüüüfen :')

🌙

Ragnor'un gözleri açılırken bakışlarımı gözlerinden çekmemek için kendimi zor tuttum.

Kahverengi gözlerinde şaşkınlık parıldıyor, sonra kendini karanlıkla gelen kafa karışıklığına bırakıyordu. Bu sözlerimden ne anlam çıkarmalıydı? Ben bu sözleri ne amaçla söylemiştim? Sıkıntıyla derin bir nefes verip alnımı alnından ayırdım. Kalçamı kaydırarak aramıza biraz mesafe koyarken gözlerimi yine ondan ayırmamıştım. Umutlanması mı gerekiyordu? 

Dilimi dudağımda hızla gezdirdim.

Hayır.

Bakışlarımı gözlerinden zar zor çekip gözlerimi kaçırdım. "Bundan yanlış bir şey çıkarma." dedim düz bir sesle. "Geçmişin hakkında yalan söyledin ve geçmişte kim olduğunu bile bilmiyorum. Her şey yalandı. Sadece bazı yalanlar... Diğerleri kadar yalan değildi."Sözlerim aramızdaki tuhaf çekimde asılı kalırken derin bir sessizlik oldu. Gözlerimi diktiğim hedef tahtasının etrafına sarılan karanlığı gördüğümde salona göz gezdirdim. Hafif bir karanlık salona yayılmaya başlamıştı. Kaşlarım çatılırken gözlerimi tekrar Ragnor'a çevirdim. Boynunu geriye atmış, çenesi kasılmıştı. Çıkık adem elması sertçe yutkunmasıyla boynunda bir tur attığında bakışlarımı zorla geriye yatırdığı yüzüne tırmandırdım.

"Sen safsın." diye inledi Ragnor. Sesindeki çaresizliğin kokusunu aldığımda şaşkınlıkla ona bakakaldım. Bu da ne demek oluyordu? Ragnor kafasını eğip eski haline getirirken saçları havalandı. Gözlerini gözlerime diktiğinde dilimin kuruduğunu hissettim. Gözlerinde kara şimşekler çakıyor, ışık köşe bucak kaçacak yer arıyordu. Elini bana doğru doğrulttuğunda irkildim. İrkildiğimi fark etmiş gibi gözlerindeki şimşekler şefkatle geri çekilirken yutkundum. 

"Saçlarını kestirmişsin." diye fısıldadı yumuşak bir sesle. Gözlerimi ondan ayırmak istedim fakat yapamadım. Güzel yüz hatlarını hafif bir karanlık kuşatırken salonun artık tamamen karanlığa gömüldüğünü fark ettim. Nutkumun tutulduğunu fark etmiş gibi göz kırptı. "Fark etmediğimi mi sandın?" diye mırladı. Dudaklarında alay dolu, yarım yamalak bir gülümseme şekillendi. Gülümsemesinin her kıvrımı tehlike kokuyordu. "Odada fark etmiştim bile. On parmağı geçecek kadar kestirmişsin."

Bedenimin bana ait olduğunu hissettiğimde omuz silktim. Fark etmesi neyi değiştirirdi ki? Ragnor'un bakışları omuzlarıma kaydı. Ardından iç geçirdi. Bu sırada yatıştırıcı karanlığı sadece onun bildiği bir ninni gibi tenimi okşuyor, tüm salonu dolduruyordu. Gözlerimi ondan kaçırmamak için kendimi zorluyordum. Ona her baktığımda damarlarımda bir zehir yayılmaya başlıyordu. Tam şuan, ona bağırıp çağırmak istiyordum. Tüm öfkemi ona yönlendirip bu kötü duyguları içimden söküp atmak istiyordum. 

Yapmadım.

Yapamadım.

Belki istediğimi düşünerek kendimi kandırıyordum. Belki de içimde ona kin tutmak isteyen güç yorulmuştu. Belki de sadece beni yanında götürsün diye dilimi tutuyordum. Belki de damarlarımda akan şey zehir değil, başka bir şeydi. Kendim bile bu belkilerden hangisinin doğru olduğunu anlamamıştım. Ragnor'un anlaması imkansızdı. Tam şuanda, bana açıklayacak gibi gözüküyordu. Zihnimdeki tüm soruları açıklamasıyla yok edecek ve ona karşı son kararımı vermemi isteyecekti. Dudaklarım sızladığında tekrar dilimi dudağımda gezdirdim. "Ragnor." diye fısıldadım çatlamış sesimle. İsmi yerine Gölge dememek için kendimi zor tutmuştum. Karanlığın efendisi gibi önümde bağdaş kurmuş otururken tanıdığım adamdan çok uzaktı. Bu, tehlikenin ve gücün ta kendisiydi. Sertçe yutkundum. "Sana soracağım hesabı henüz sormadım. Bana hiçbir şey anlatma."

GECE DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin