Bölüm 25: Anla

6.9K 1.2K 1.2K
                                    

(Siz sınırı biliyorsunuz: 200 Keyfim (vote arkdşlr :() ve 500 kahyası.)

İyi okumalar! Yorum ve voteyi unutmayın lütfen♥ Medya: Rhan.

🌙

Kadehin içine ağır bir içkiyi doldururken bu sefer gerçekten ona takılan lakapların hakkını verecek kadar sarhoş olmayı kafasına koymuştu.

Rhan kadehi sıkıca kavrayıp sendeleyerek sandalyeye çöktü. Kolunun sallanmasıyla kadehin içindekilerin bir kısmı masaya dökülürken bunu umursamadı. Koyu kırmızı, kanı andıran sıvı masanın üzerinde yayılırken parşömenleri çekmekle uğraşmadı bile. Kafasını gürültüyle masaya dayayıp öylece dururken öksürmeye başladı. Her öksürük boğazından hırıltıyla dökülüyor, geniş omuzlarının sarsılmasına neden oluyor, saçlarının masaya sürülmesini sağlıyordu.

Ragnor yine işini yapmıştı. Mena'yı kurtarmıştı fakat işkence görmesine engel olamamıştı. Rhan da öyle. Geç kalmıştı, geç kalmışlardı. Üstelik Kral onu yanına çağırmıştı fakat Rhan gitmemek için diretiyordu. Rhan, Kral'ın Mena'nın kurtuluşundan bile kendisini sorumlu tutacağını biliyordu. Eh, diye düşündü Rhan. Yanlış düşünmüyor.

Zihnini rahatsız eden bir şey vardı fakat ne olduğunu kestiremiyordu. Kendini bir detayı atlıyormuş gibi hissediyordu. Bu detay Ames değildi. Kogame'yi durduramamak onun suçu değildi. Kral'ın emrini ancak Kral'ın emri bozabilirdi. Ames'in Mena'nın kurtuluşuna katkısı büyüktü.

Alnını dayadığı masadan kaldırırken elindeki kadehi dudaklarına dayadı ve kafasını geriye yatırarak kadehin tamamını dikledi.

"Yavaş." diye mırıldandı güzel bir kadın sesi. Rhan sesi umursamadan kadehin tamamını bitirip kadehi gürültüyle masaya bıraktı. Dudaklarından aldığı derin soluklar arasında uyuşmaya başlayan zihniyle odanın içindeki kadına, Kesha'ya baktı.

"Sana haber göndermedim." dedi sert bir sesle. Kadın sinsi bir şekilde gülümserken kırmızıyla turuncunun birbirine karıştığı dalgalı saçlarını omzundan geriye attı. Üzerinde siyah bir dans takımı vardı fakat fazlasıyla gündelik gözüküyordu. Rhan üzerinde bir bıçaktan fazlasını görememişti. Yine de bir dansa kalkışacak olsa her tarafından bıçaklar çıkabileceğine yemin edebilirdi.

Onu en son gördüğünde küçük yüz hatları kanla ıslanmıştı. Eleta karanlıklığı bilinçli bir şekilde kullanarak koca bir ormanı tamamen karanlıkla kaplamıştı. Rhan neler olduğunu bilmiyordu fakat artık bağın yok olmadığından emindi. Üstelik bundan görünüşe göre Kral'ın da haberi yoktu.

Gözleri dolarken gözlerini yumup alnını bir eline dayadı. Gözlerini her kapadığında Eleta'nın görüntüsü gözünün önünde canlanıyordu. Karanlığın süslediği simsiyah saçları beline kadar salınıyordu. Dudakları gerilmesine rağmen hâlâ dolgunluğunu belli ediyordu. Zayıfladığı için yüz hatları her zamankinden daha belirgindi. Uzun zamandır güneşi görmemiş teni solgundu ve sarıldıklarında Rhan aynı zamanda soğuk olduğunu da fark etmişti. Güneş altında çok kaldığında ortaya çıkan belli belirsiz çilleri kaybolmuştu. Karanlığın içinde, ölümcül bir şarkıyı mırıldanır gibi dikilirken gözleri kararmış, kirpikleri siyah gölgelerle bezenmişti.

Çok güzeldi.

Tehlikeliydi.

En önemlisi ise... Hayattaydı.

"Sen çağırmasaydın gelmezdim." dedi Kesha soğuk bir şekilde. Yürüyüp masanın etrafında dolandıktan sonra masanın kuru kalan bir kısmına kalçasını dayayıp gözlerini kadehe dikti. Rhan kadının kıvrımları belirgin beline ve kalçasına bakmamak için kendini zorlamak zorunda kaldı. "Beni neden çağırdın?" diye direttiğinde Rhan inleyip kadehi kırılsın diye masanın ucuna doğru yuvarladı. Kadeh tam masadan kurtulup düşmeye başladığında Kesha kadehi havada tutup eline alırken işaret parmağını kadehin ucunda dolaştırdı. Kadehten Rhan'ı rahatsız eden bir ses çıktı.

GECE DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin